Evet bir gün gelecek, bu dünya değişecek.

Hiçbir şeyin eskisi gibi kalmadığı bu dünyada dünyanın kendisi bile değişecek.

Belki de bu dünyayı

sen değiştireceksin!

Bunun için dünyayı tersine döndürmen de gerekse,

bu uğurda dünyan tersine de dönse;

belki de bunu sen yapacaksın.

 

Ama bu hâlinle değil…

Değiştirmeye önce kendinden başlaman gerek.

 

Kardeşim, bu hâlin de nedir, sana neler oldu böyle?

Kaybolmuşsun…

Seni sen yapan değerleri tozlu raflara kaldırmışsın, bu sefer de sen düşmüşsün.

Sana yakışan şevk iken yakana yapışan tembellik seni esir almış!

Hani gözünün nuru? Aynaya baktığında boş bir bakıştan başka geri dönen ne kaldı?

Boş bir kalbe tuttuğun ayna kadar dolduramazmış gözlerini hiçbir bir sıkıntı, anladın değil mi…

Hasta mı oldun yoksa ölmeye yüz mü tuttun?

Hayatta olduğuna bin şahit ister zamanın.

Zaman öldürmekte seri katile bağlamış nefsin.

Damarında akan kana kadar kesilmiş hızın ve vurgun yemiş kadar solmuş nefesin.

Sana ne yaptılar?

Kardeşim sana ne yaptılar?

Bayağı zevkler ve amaçsız hareketler işgal etmiş hayatını ve sen kendi savunma hattını kendin yıkacak kadar zavallı davranıyorsun?

Neyin var ki böyle hiçbir şeyi yokmuş gibi boş zamanın?

Zamanını dolduran “öylesine” işlerin peşine takılmış daha nereye kadar gideceksin? Takıldıkça boşluğa düştüğünü görmüyor musun?

Hayatından eksilen şeyin ne olduğunu sana haber vereyim mi?

İman!

Evet iman! Zaten taklidî olan o imanını televizyon dizilerini ve magazin dergilerini taklit etmekle değiştirdin.

Ebed için yaratılan kalbini geçmişe gömülüp dirilmeyecek, kabirde sana eşlik etmeyecek boş şeylerle alakadar ettin.

İmanın eksildikçe eksilmiş senin.

İnancını uyutmuşsun.

İnanmayı unutmuşsun.

Sen

Allah’ın nûrunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nûrunu tamamlamaktan asla vazgeçmez. O, Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir.” (Tevbe Sûresi 32-33)  ayetlerine olan inancını ümitsizlik çölünde kurutmuşsun.

Kardeşim uyan ve ne hâldesin fark et artık!

Çünkü imansız cennete giren yok!

İmanını kurtarmadıkça hiçbir zaman cennete giremeyeceksin.

Ve senin adının yanına kocaman harflerle “KAYBETTİ!” yazılacak

Resulullah diyor ki: Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. (Müslim, Îmân 93-94; Tirmizî, Et’ime 45; İbni Mâce, Mukaddime 9)

Sevdiğini ispat edebilir misin?

Namaz kılmayan ve bu yüzden ahireti yanacak dostunu kurtarmak  adına hiç-bir-şey yapmayacak, buna tenezzül etmeyecek kadar sevgisizsin!

Rabbini tanımadığı için bu dünyada yapayalnız hisseden yakınlarına boş verip “neme lazım” diyecek kadar sevgisizsin.

“Nev-i beşerin en büyük meselesi Cehennemden kurtulmaktır.” (Risale-i Nur)

Bildiğin hâlde anlatmadığın için kurtulamayan her dostun,

Ahiret günü yakana yapışan bir düşman kesilecek.

“Neden?” diyecek sana,

“Biliyordun! Neden anlatmadın bana da?

Bak senin yüzünden kaybettim.

Senin yüzünden ebediyen kaybettim…” deyip hıçkıra hıçkıra yakana yapışacaklar.

Bilenlerle bilmeyenler bir olmaz hiçbir zaman.

Sahi sen, peki sen biliyor musun gerçekten?

Hadi bana Allah’tan bahset.

Ne kadar sürer?

Hadi bana Kur’an’ın davasından bahset.

Hadi peygamberler ömürlerinin sonuna kadar neyin mücadelesini vermişler anlat.

Kaç saniye sürebilecek?

Allah’tan bahsetmek için lazım olan iman ve ilmin yatsıya kadar yanan mum gibi çünkü.

Çünkü okumuyorsun!

Sen her şeyden önce okumayı öğrenmelisin.

Yapmak gereken ilk iş “okumak”

Çünkü ilk emir “Oku!”

Ama sadece şu ağzının içindeki lisanın değil.

Lisan-ı hâlin de okusun Kur’an’ı.

“Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” ﴾Müminun Sûresi 115﴿

Hayatının bir gayesi olsun ki

Boşu boşuna yaşıyormuşsun yanılgısına kapılmayasın.

Zira sen “boşu boşuna yaratılmadın”

Hayatının bir gayesi olsun ahirete bakan.

Bu dünya bomboş, bu dünyanın bütün mücadelesi anlamsızdır,

Ahirete bakan yüzü müstesna…

 

Sen önce

İmanını kurtar çünkü ondan daha değerli hiçbir sermayen yok.

İmanın neticesi ebedi saadet olduğu için kıymeti de ebedi saadet kadar paha biçilmezdir.

Önce iman et okuduğun ayetlere:

“… Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff, 61/8) ayetine iman et.

Bir davan olsun.

İslam’ı ayaklar altına almak isteyen bu kadar insan varken nasıl televizyonun kölesi olursun?

Mankurt gibi almışlar aklını ve ne derlerse onu yapıyorsun.

Ya hu reklam gelmeden tuvalete bile gitmiyorsun!

Kardeşim bak imanlar yanıyor.

İmanlar tutuşmuş yanıyor.

Vicdanın yok mu senin?

Vicdansız mısın sen?

Koşsana!

İnsanların ahireti yanıyor!

Yetişsene!

Hadi ne duruyorsun!

“Teessür ve ızdırap karşısında kalbden bir parça kopsa idi, bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında o kalbin atom zerrâtı adedince paramparça olması lâzım gelir.” (Zübeyir Gündüzalp)
Bilgisizlik ve cahillik yüzünden, kenar köşe forum sitelerinde ateistlerin uyduruk ve basit sorularına, kelime oyunları yapılmış mantıksız cümlelerine sırf cahillik yüzünden kapılıp “Ben inanmıyorum galiba yaa…” diyen gençler var. Şeytan bin kapılı bir sarayın bir kapısını göz yanılmasıyla kapalı gösterip “Bu saraya girilmez.” diye kandırıyor, 999 kapıyı aklına bile getirmiyor. Vesveseleri kendi kalbine mal edip aklen ve düşünerek ateist oldum sanıyor, gözünü Güneş’e kapayıp yeterli bilgiden yoksun aklının cep feneriyle yolunu görmeye çalışıyor. Asla ispat edilemez bir fikri dava edip binler delili olan zorunlu hakikatlere göz yummak… Ağla! Sel gibi gözyaşı dök! Daha büyük acı ve ızdırap var mıdır? Gözünün önünde cayır cayır yanan sonsuzlara uzaktan bakıp seyretmek vicdansızlığın sonsuz olanı değil midir?

Senin evinde Kur’an var!

Elin neden boş duruyor?

Senin evinde İslâm var.

Neden teslimiyet yok kalbinde?

Kardeşim kaybedecek vakit kalmadı.

Zira her geçen saniye ebediyen kaybediyor gencecik çocuklar hayatını…