Ümmet-i Muhammed miyop olmuş. Önüne koyulan şeyden gayrısını görmez gözleri. Evet ümmet derken, senden bahsediyorum. Evet, bu yazıyı nefsine almayan senden bahsediyorum. Hâlâ nefsini sorgulamayan senden bahsediyorum. Uzağı görmeyen senden bahsediyorum. Uzaktaki kimsesiz çocuğu görmeyen senden bahsediyorum. Kulağına fısıldayan şeytanın sesinden başka diğer tüm seslere sağır olan senden bahsediyorum. EVET SEN! Evet sen Ayşe… Evet sen Mehmet… Evet sen Fatma… Evet sen!
KÖR olmanın bile bir şerefi vardır. Kandırmaz insanı. Doğrudur. Dosdoğru! Körse, kördür, görmez.
Peki sen kardeşim! Sen de mi körsün? Din kardeşlerine yapılan zulme sen de mi körsün? Yoksa eliyle gözlerini kapatıp bu zulme “Ben bakmaya dayanamam ki…” deyip bakamayacağın sahneleri, din kardeşlerinin YAŞAMASINI anlamaya da mı körsün? SAHİ YAPILAN VİCDANSIZLIĞA BAKAMAYACAK KADAR DA MI KÖRSÜN?
Göz görmez.
Göz bakar.
Kalp görür.
“Bakamıyorum.” Deyişin bu hususta gözünle alakalıdır. Ben sana bak demiyorum. Zira ikimiz de biliyoruz ki:
SEN GÖREBİLEN BİR KÖRSÜN!
Görebilen ama susan. Susan ve ses çıkarmayan. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” diyen…
YALANCISIN SEN! Kendini kandıran bir yalancı…
“FİLİSTİN’İ… GAZZE’Yİ… ARAKAN’I… MISIR’I… KUDÜS’Ü… SURİYE’Yİ… düşünüyorum.” diyen bir yalancı!
Düşünen insan, dertlenmez mi be kardeş?
AĞLAMAZ MI?
ACIMAZ MI?
Onlara değil, kendine…
Rüyalarına girmez mi insanın Kudüs!
Yoksa, Instagram’da Facebook’ta Twitter’da; KURU, BOŞ CÜMLELERLE PROTESTO MU EDER KUDÜS’E YAPILANI?

Riyakârlık yerine içinde saklamaz mı insan Kudüs’ü?
“AH!” çekmez mi içten içe…
Her namaz sonrası dua etmeye üşenen biri olmak yerine; dakikalarca dua etmez mi Kudüs’e?
Bulunduğu ortamda “O ona şunu demiş, bu buna bunu demiş.” Demek yerine “KUDÜS BİZİM DAVAMIZDIR!” deyip dava adamı yetiştirmez mi Kudüs’e?
SAHİ…
KUDÜS’Ü SEVEN DÜNYAYI SEVER Mİ?
PEKİ…
DÜNYA’YI SEVEN KUDÜS’Ü İSTER Mİ?
Hayır…
Kendini kandırma yine!
KUDÜS’Ü SEVEN KUDÜS’Ü İSTERDİ…
KUDÜS’Ü SEVEN DERTLENİRDİ…
KUDÜS’Ü SEVEN ‘’EY ÜMMET!’’ DEYİP SİLKELENİRDİ…
KUDÜS’Ü SEVEN SEN DEĞİLDİ!
ÇÜNKÜ KUDÜS…
ÇÜNKÜ KUDÜS, ŞEHİTLİK MERTEBESİYDİ…
SAATLERCE BOŞ BOŞ İNTERNETTE GEZEN SEN!
KUDÜS’Ü ANLAYAMAZSIN…
KUDÜS’Ü SEVEMEZSİN.
“ÜMMET!” DİYEMEZSİN!
ÇÜNKÜ KUDÜS…
ÇÜNKÜ KUDÜS’Ü SEVMEK; KÖRLERİN İŞİ DEĞİL BAYIM!
SEN İSE, HÜCRELERİNE KADAR ÂMÂ OLMUŞSUN.
KENDİNE GEL BAYIM!
KUDÜS’E GEL!
“YA ŞAFİ!” DE VE UYAN!
BATI’NIN KÂBUSUNDAN UYAN!
İŞTE… EN GÜZEL RÜYA:
KUDÜS!
İLLA Kİ UYUYACAKSAN, ONUN OMZUNA YASLAN!
ÇÜNKÜ KUDÜS;
ANADIR.
YÂRDIR.
YÂRADIR…
KUDÜS’Ü SEVMEK BAYIM…
KUDÜS’Ü SEVMEK!
Hani der ya şair:
“Doğudan mı batıdan mı
Yürüyen bir çocuk göreceğiz Kudüs’e
Ben çok önceden çıktım Doğu’dan
Anneler her yerde ararlar beni…”
BİZ ÖYLE DERTLENELİM Kİ KUDÜS’LE… ÜMMETLE…
KAYBOLDUK SANSINLAR BİZİ. ARASINLAR. Yaramaz çocuklar gibi değil, dertli çocuklar olalım giderken.
DERTLENELİM!
Birbirimize:
“Yürü kardeşim, ayaklarına Kudüs gücü gelsin.” Diye
Haykıralım!

Haykıralım ki duysun cümle âlem!
DUYSUN ÜMMET!
ÇATLASIN FİRAVUN!
Gel kardeşim…
Bugün de biz dertlenelim Kudüs’e
AÇ GÖZLERİNİ
KÖR DEĞİLSİN.
GEL KARDEŞİM!
“Gel… Anne ol. Çünkü anne, bir çocuktan bir Kudüs yapar.”