Kardeşim her ne kadar sen sessiz bir odada yıllar önce almış olduğunuz, üzerinde küçük kardeşinin yapıştırdığı yarıya kadar silinen futbolcu çıkartmaları bulunan genç odası bilgisayar çalışma masasında, tek başına oturup bu yazımı okuyor olsan da. İçinde bulunduğumuz “Kâinat” her an muhteşem bir faaliyete devam ediyor. Üzerinde yaşadığımız Dünya saatte 1670 km hızla kendi ekseni etrafında, 108.000 km hızla Güneş’in etrafında dönerken Güneş sisteminin galaksi merkezi etrafındaki dönüş sürati saatte 720.000 km ve Samanyolu galaksisi de uzayda saatte 950.000 km hızla yolcularını ahiret denilen âlemde indirmek üzere giden bir yolcu otobüsü misali oturmuş seyahat ediyoruz.
Her ne kadar sen elinde yıllardır değiştirmek isteyip değiştiremediğin dokunmatiği doğru düzgün çalışmayan Android telefonunla, kafanı camına yasladığın Üniversite otobüsünde yolculuk ederken bir yandan da Sözler Köşkü Blog yazarlarının yazılarını okumaya çalışıyor olsan da. ABD’nin güneydoğusundaki sulak alanlarda yetişen “Venüs” çiçeği, üzerine konan veya yürümeye çalışan böcek, örümcek vb. hayvanlar ile beslenmeye devam ediyor.
Ve her ne kadar sen hayattan ümit kesmiş, insanlara ve arkadaşlarına olan güvenini kaybetmiş, artık eskisi kadar saç bakımına, giydiğin gömleğin ütüsüne dikkat etmiyor ve üst komşunun kampanya dâhilinde almış olduğu koltuk takımını merak etmiyor olsan da.
Kâinattaki mevcudat birbirinin her istek ve arzusunu işitircesine birbirinin imdadına koşuyor ve birbirlerine lazım olan erzakı yetiştiriyorlar.
“Göz nedir bilmeyen, görmeyi hiç tatmamış bir güneş, kalkıyor gözümüze nur veriyor.
Açlığın ne olduğundan habersiz bir ağaç, huri misal dalları ile kucağına doldurduğu meyvelerini bizlere uzatıyor.
Ne olduğunu ve nereye gittiğini bilmekten aciz bir bulut, bize yağmur taşıyor ve başımızdan aşağı rahmet yağdırıyor.
İç organlarımız da tam bir yardımlaşma içindeler. Kâinattaki mükemmel yardımlaşmanın küçük ama çok mükemmel bir misalini sergiliyorlar. İçimiz ve dışımız böyle nice yardım örnekleriyle kaynaşıp dururken, bazıları kalkıyor ‘hayatın bir mücadele olduğunu’ iddia ediyorlar.” (1)
Bakın Bediüzzaman hayatın mücadele mi yardımlaşma mı olduğunu nasıl ifade ediyor:
“Nefis ve şeytanın insana musallat olmasıyla, insan nev’i için, kıyamete kadar sürecek ve meyveleri ya cennet yahut cehennem olacak bir imtihan başlatılmıştır. “Hayır şer, güzel çirkin, nef’ zarar, kemâl noksan, ziya zulmet, hidayet dalalet, nur nâr, iman küfür, taat isyan, havf muhabbet gibi âsârlarıyla, meyveleriyle şu kâinatta ezdad birbiriyle çarpışıyor.” (Sözler)
“Hayat bir mücadeledir diyenler, bu cümleyi, yukarıda sözü edilen mânâların çarpışması kastıyla söyleselerdi gerçeği ifade etmiş olurlardı. O zaman, hayır cephesinde yerlerini alır şerle mücadele ederlerdi; güzelliğe kuvvet verir çirkinliği alt etmeye çaba gösterirlerdi. Daima kemâle ermeye çalışır, her türlü noksanlıktan sakınırlardı.
Ve nihayet, iman ve hidayet cephesinde bulunur, küfre, sapıklığa ve bozgunculuğa savaş ilân ederlerdi. Bunun adı ise ‘cidal’ değil ‘cihat’tır.” (1)
(1) http://www.sorularlarisale.com/makale/257/mucadele_mi_yardimlasmak_mi.html
Yorumlar (0)