Bu başlığı görünce, gerçekten samimiyetle tıklayıp bu yolda ilk adımı atan kardeşim,
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun.
Belki bazen düşünüyorsundur, hayatında bir şeylerin yanlış olduğunu. Ve her defasında bu düşünceyi ertelemek ve unutmak, daha kolay geliyordur vicdanına. Merak etme, yazının sonunda inşâAllah vicdanın gerçekten rahatlayacak. Şimdi sadece, oku…
Genelde sarhoş olup ayık olduğun nadir vakitlerden birinde olabilirsin şu an veya sadece arkadaşlar arasında eğlenceli vakit geçirmek adına içiyorum da diyebilirsin. Hatta anneler gününde “Senin de anneler günün kutlu olsun ey kötülüklerin anası.” gibi berbat bir mizahla 😉, içkinin (vb.) gayet normal bir şey olduğu görüşünde de olabilirsin.
Hayır sana içkinin/uyuşturucunun/kumarın/… sağlığa zararlarından bahsetmeyeceğim. Topluma olan zararlarıyla da seni oyalamayacağım. Bu zaten neredeyse hiçbir zaman işe yaramaz.
Sorun şu ki: İçtiğin, normal baktığın, arada olabilir sandığın şey: HARAM.🔥
🔊 “Bir şeyin çok miktarda alınması insana sarhoşluk veriyorsa, onun azı da haramdır.” (1)
Eğer sen bu dünyada ebediyen yaşayacak olsaydın, eğer yaptıklarının hesabını bir gün verecek olmasaydın, eğer senin dertli anında kapısına koşacağın “Ol!” dediğinde her şeyi olduran bir Rabbin olmasaydı, eğer bu dünyaya hayvan gibi yaşamak için gelmiş olsaydın, eğer geçmişinden gelen hüzünlerinin ve geleceğe dair korkularının tek çaresi sarhoş olup bir süre her şeyi unutmak olsaydı, eğer o sarhoşluk sabahına uyandığında kalbin ve ruhun can çekişmeseydi, eğer şu hayatta başına gelecek en kesin şey ölüm olmasaydı…
EVET, SEN HAKLISIN!
Ama öyle değil be dostum…
Tâ anne karnında bir hücre olduğundan beri bir an olsun bile, sanki dünyada tek sen varmışsıncasına, seninle ilgilenmeyi bırakmayan ve yine kendisine dönecek olduğun Rabbin buyurmuş ki:
🌷”Ey îmân edenler! İçki, kumar, putlar ve kısmet çekilen fal okları hep şeytanın işinden birer pisliktir, ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.
Şüphesiz şeytan, içki ve kumarla, aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister.
Artık bunlardan vazgeçtiniz, değil mi?”
(Maide Suresi 90-91)
Sen bu vücudu, varlığı, hayatı pazardan bedelini verip satın almadın ki senin olsun. Allah senin üzerinde senden daha çok hak sahibi. Sen uyurken dahi her organınla, her hücrenle, nefesinle ilgilenen O’yken neden benden bunu istiyor diye sormana lüzum var mı?
Hani bir hikaye anlatılır:
Hz. Ali bir Hristiyana misafir olur. Adam üzüm getirir. Hz. Ali üzümü yer. Sonra adam üzümden yapılmış şarap getirir. Hz. Ali: “Haramdır.” buyurur. Hristiyan der ki: “Siz Müslümanlara şaşarım. Üzüm helal, içki haram. Hâlbuki bu, bundan yapılıyor.”
Hz. Ali: “Eşin var mı?” diye sorar.
– Evet var.
– Kızın var mı?
– O da var.
– İkisi de gelsin buraya.
Eşi ve kızı gelince Hz. Ali buyurur ki: “Bu kız bu annedendir, ama görüyorsun ki ALLAH annesini sana helal, kızını ise haram kılmıştır.”
Hristiyan bir an için duraksar, şok olmuştur. Bütün bildiklerini sorgulamaya ve halifeye doğru ağlamaklı bakmaya başlar.
Ve elinden öpüp Müslümanlığını ilan eder.
Burası imtihan dünyası. Yani Hz. Ebubekir gibi elmas ruhluların Ebu Cehil gibi kömür ruhluların içinden seçildiği yer. Allah’ın “Yapma!” dediklerini yapıp yapmama konusunda seçimlerimizde bizi özgür bıraktığı yer. Ve Allah’ın “Eğer yapma diye emrettiğimi yaparsan pişman olacaksın ve yaptığının cezasını çekeceksin; yapmazsan sana kat be kat daha güzelini verip seni ebediyen mutlu edeceğim.” diye uyardığı, peygamber gönderdiği, kitap indirdiği sonra da yapmak ya da yapmamak arasında bu iki şıktan istediğini seçmekte seni özgür bıraktığı yer.
Bu vücud, varlık, hayat sende emanet. Ve emanetin hakikî sahibi olan Allah kendi emanetini senden Cennet karşılığında satın almayı teklif ediyor. Ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Risale-i Nur’larda, eğer bu teklifi kabul etmezsen düşeceğin beş hasaretten (ziyan, zarar demektir) şöyle bahsediyor:
” 📌Birinci hasaret:
O kadar sevdiğin mal ve evlâd ve perestiş ettiğin nefis ve heva ve meftun olduğun gençlik ve hayat zayi’ olup kaybolacak, senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını, elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler.
📌İkinci hasaret:
Emanette hıyanet cezasını çekeceksin. Çünki en kıymetdar âletleri, en kıymetsiz şeylerde sarfedip nefsine zulmettin.
📌Üçüncü hasaret:
Bütün o kıymetdar cihazat-ı insaniyeyi, hayvanlıktan çok aşağı bir derekeye düşürüp hikmet-i İlahiyeye iftira ve zulmettin.
📌Dördüncü hasaret:
Acz ve fakrın ile beraber, o pek ağır hayat yükünü, zaîf beline yükleyip zeval ve firak sillesi altında daim vaveylâ edeceksin.
📌Beşinci hasaret:
Hayat-ı ebediye esasatını ve saadet-i uhreviye levazımatını tedarik etmek için verilen akıl, kalb, göz ve dil gibi güzel hediye-i Rahmaniyeyi, Cehennem kapılarını sana açacak çirkin bir surete çevirmektir.
🌸 Şimdi satmaya bakacağız. Acaba o kadar ağır bir şey midir ki, çokları satmaktan kaçıyorlar. Yok, kat’â ve aslâ! Hiç öyle ağırlığı yoktur. Zira helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Feraiz-i İlahiye ise hafiftir, azdır. Allah’a abd ve asker olmak, öyle lezzetli bir şereftir ki tarif edilmez. Vazife ise: Yalnız bir asker gibi Allah namına işlemeli, başlamalı. Ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse, istiğfar etmeli. Yâ Rab! Kusurumuzu affet, bizi kendine kul kabul et, emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Âmîn demeli ve ona yalvarmalı…” (2)
Hâl böyleyken daha fazla devam edip kendine bu kötülüğü yapma. Sen nefsine bir söz geçiremeyecek kadar âciz misin, bu illet senin sonsuz hayatından daha mı değerli, Cehennem’de yanmaya -kibrit ateşi gibi asla olmayan Cehennem’de yanmaya- değer mi?
Sen de biliyorsun ki ortamını değiştirmeden kurtulamazsın. Arkadaşların seni günaha mı çağırıyor, canın mı çekiyor, savaşacaksın kardeşim. Aslanlar gibi karşı koyacaksın nefsine! “Hayır..” diyeceksin arkadaşlarına, “Hayır bu defa bu vartaya düşmeyeceğim inşâAllah.” diyeceksin nefsine. Kendini bu zamanlarda oyalayacak, seni ondan geri çekecek uğraşlar edinmelisin. Aslına bakacak olursan, şu hayatta birazcık tecrübe edindiysem o da nefsinin seni zorladığı günahlardan kendini muhafaza etmenin yolu dünyalık uğraşlardan daha ziyade Allah korkusu olduğudur. Bu süreçte sana en çok yardımcı olacak şey kendini sürekli dini anlamda beslemek olacaktır. Seni cesaretlendirecek, yalnız olmadığını hissettirecek, unutmaman gereken gerçekleri hatırlatacak, günahların lezzetinin aynı zehirli bir mal misali olup lezzetinden çok elemi ve acısı olduğunu anlatacak, helal dairenin ve Allah’ın rızası yolunda yaşamanın elemsiz ve eşsiz lezzetini ve sonsuza kadar sürecek mutluluğunu sana hatırlatacak şeyler dinlemek çok faydalı olacaktır. Mesela bunun için Sözler Köşkü’nün mp3 sohbetlerini telefonuna indirip her boş anında dinleyebilirsin. Ölümü ve ölümden sonra olacakları hatırlamalısın, unutmamalısın. Kardeşim şunu kalbine yaz: “ALLAH GÖRÜYOR!”
Ölüp Allah’ın huzuruna çıktığın vakit bakmaya yüzün olsun istemez misin? “Allah’ım! Benim çok sevabım yok belki, çok da iyi hâlde değilim, aslında Cennet’e değil de Cehennem’e daha layık hâldeyim belki. Ama Rabbim, ben senin için bu illetleri bıraktım. Dinlemedim nefsimi, Sana inandım, Sana güvendim, Sana dayandım. Senden ümit kesilmez. Sen, Sen’den ümit kesmememi Kur’an’da bana haram kıldın. Rabbim, Sen Cenneti’ni bunun hatırına benden esirgeme…” demek varken…
Neden dostum, neden en sonunda köküne kadar pişman olacak olduğun bu zıkkımların uğruna hiç değmeyecek oldukları hâlde, Allah’ın rızasından, Cennet’ten, sonsuz hayatından, iki dünya mutluluğundan vazgeçiyorsun? Neden bu lanetli yolda ısrar ediyorsun?
Bu uçurumdan kendini her salışında defalarca yüzüstü yere çakılacaksın. Oysa, abdest alıp Âlemlerin Rabbi olan Rabbi’nin huzurunda aynı yüzü secdeye sürmek ve gözyaşlarıyla, yorulmuş kalbinin terini akıtmanın lezzeti; hemen peşinden yüzüstü yere çakılmanın geldiği yalancı ve geçici bir uçuyormuşsun hissinden çok daha güzel ve çok daha lezzetli.
“Ben doğru yolda kaybolmuş kişi görmedim.” der Sâdî Şirazi Hazretleri.
Ben Allah için bir şeylerden vazgeçip sonra da pişman olan hiç kimseyi görmedim.
🌺 “Allah’a dayanıp, dua edip O’ndan istersen, senin için zorlar kolay olur, yokuşlar düzlük olur. Kuraklıktan bile bereket çıkar sana. Hiç yalnız kalmazsın, O’nu hep yanında hissedersin. O zaman bulutların seni gölgelediğini, birinin elini tutup seni kaldırdığını, böyle devam eden gün ve geceleri görürsün.
Yeter ki O’nu bil, O’ndan bil.”
“İyi olmak istiyorsan, istediğinde samimi isen Allah sana o yolu kolaylaştırır.” (3)
Son olarak, Hz. Ömer’le bir adamın anısından bahsedip yazımı bitiriyorum. Bu aslında Rabbinden sana bir mektup. Umut ve sevgi yüklü bir mektup kardeşim. Bu hikaye her dinlediğimde benim gönlümü o kadar ferahlatır ki! Bu linke tıklayarak dinlemeni gerçekten çok istiyorum.
Allah’ın Selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun.
(1) Hadis-i Şerif | Ebû Dâvud, Sünen, c.II, s.294; Tirmizî, Eşribe 3
(2) Risale-i Nur | Sözler | 6. Söz
(3) Arş’ın Gölgesindeki Genç | Nureddin Yıldız
https://youtu.be/OUpep-zRODUUmudunu Kaybetme! Allah Seni Bağışlayacak – Nureddin Yıldız [Altyazılı]
Yorumlar (0)