“Cehenneme ne gerek var ki?” “İnsanların canı yanmasın, herkes kendi iyiliğine göre cennetin tabakalarına yerleşsin. Bu herkes için daha iyi olur.”

İlk bakıldığında gayet cazip bir fikir aslında. Kimse üzülmesin…

Bu masum görünen düşüncenin altında aslında ne kadar büyük bir zulüm var, görmek için şu temsil ile bakalım :

Mesela 1 adamı öldüren katil için öldürülen şahısın ailesi en fazla Müebbet hapis isteyecektir. Peki 2 adamı öldürürse ?
Ceza Müebbetten daha fazla bir seviyeye çıkabilir mi? Hayır. Ceza bir yere kadar. Ancak suçlar çok daha büyük seviyelere çıkabilir.

Duymuşsunuzdur şu tarz mahkeme kararlarını : 5 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, 250 yıl hapis cezası… Ne kadar traji-komik değil mi ? Türkiye ortalamalarına göre en fazla 80 yıl yaşayacak bir kişiye yüzlerce yıllık hapis cezaları vermek…

Durum bununla sınırlı kalmıyor. Mesela Hitler, Mussolini, Stalin, Lenin, Mao gibi diktatörler hem kendi halklarına, hem de savaş sırasında başka milletlerden insanlara yapmadığı işkenceyi bırakmamış, soykırıma varan toplu katliamlar gerçekleştirmişlerdir. Sizce bu zalimler yaşıyor olsalardı cezaları ne olur du ? Müebbet hapis mi ? 231231 kere ağırlaştırılmış Müebbet Hapis mi ? Yoksa İdam mı ?

Belki göze en çok idam korkutucu geliyor. Ölümün soğukluğunu düşününce bir ömür boyu hapis yatmak bile ne kadar tatlı geliyor, değil mi ? Ama unutmayalım ki idam, belki 10 kişiyi öldüren birine verilecek bir cezadır ancak burada konuştuğumuz milyonlar…

Bir zalimi kaç kere idam edebilirsiniz ?

Ve Hitler, 30 Nisan 1945’te kafasına sıktığı tek mermiyle intihar etti. Milyonlarca insanın katili, işkenceci bir diktatör olarak.

Kim verecek Hitlerin cezasını ? Kim alacak milyonlarca masum insanın hakkını ?

Bu noktada filmi durduralım, basit bir çıkarım yapacağız.

Başımızı kaldıralım ve kainattaki adaleti inceleyelim. Adalet dediğimiz zaman genelde akıllara toplum içindeki, bilhassa insanlar tarafından uygulanan adalet geliyor. Oysa Adalet kavramı bütün bütün Kainatı kapsayan bir hakikattir.

“İşte, cesed-i hayvânînin hüceyrâtından ve kandaki küreyvât-ı hamrâ ve beyzâdan ve zerrâtın tahavvülâtından ve cihazat-ı bedeniyenin tenasübünden tut, tâ denizlerin vâridat ve masarifine, tâ zemin altındaki çeşmelerin gelir ve sarfiyatlarına, tâ hayvânat ve nebâtâtın tevellüdat ve vefiyatlarına, tâ güz ve baharın tahribat ve tamiratlarına, tâ unsurların ve yıldızların hidemat ve harekâtlarına, tâ mevt ve hayatın, ziya ve zulmetin ve hararet ve burudetin değişmelerine ve döğüşmelerine ve çarpışmalarına kadar, o derece hassas bir mizanla ve o kadar ince bir ölçüyle tanzim edilir ve tartılır ki, akl-ı beşer hiçbir yerde hakikî olarak hiçbir israf, hiçbir abes görmediği gibi, hikmet-i insaniye dahi herşeyde en mükemmel bir intizam, en güzel bir mevzuniyet görüyor ve gösteriyor. Belki, hikmet-i insaniye, o intizam ve mevzuniyetin bir tezahürüdür, bir tercümanıdır.” (1)

Evet fen bilimleri ancak bu düzene ve adalete tercüman olabiliyorlar.

Şimdi sorumuzu soralım :

Kainattaki düzen de bu adaletten ileri geliyor. Bütün canlıların ihtiyaçlarını her an karşılayan, her an için Kainatın dengesini koruyarak hayatın devamlılığını sağlayan Allah, nasıl olur da Dünyada bu kadar insana acı çektirmiş zalimlerden o mazlumların hakkını almaz ? Mutlak adalete bu yakışır mı? 

Peki neden bu dünyada almıyor da, bu hesabı cehenneme erteliyor sorusuna ise Bediüzzaman şu şekilde açıklık getiriyor : “Ehl-i dalâletin cinayetleri o kadar büyüktür ki, kısacık hayat-ı dünyeviyeye cezaları sığışmadığından, mukteza-yı adalet olarak, âlem-i bekàdaki Mahkeme-i Kübrâya havale edildiği için, ekseriyetle burada cezaya çarpılmıyorlar.”(2)

Evet başta da belirttiğimiz gibi bu dünya suçların tam manasıyla cezasının verilebileceği yer değil.  Bu dünya, ağır ceza mahkemesine nisbeten küçük bir karakol hükmünde.

Zalimler üzülmesin diye cehennemin varlığını kabul etmemek ve istememek onların haklarına girdikleri milyonlarca insana haksızlık olmaz mı ?

Bir nevi insancılık yapacağım diye bu Zalimliğe merhamet ederek cehennemi istememek, hak sahibi milyonlarca insana manevi bir cehennem azabı yaşattırmaz mı ?

Cehennem diye bir şey olmasa bile, sırf bu mazlumların hakkı alınsın diye Sonsuz Adalet ve Kudret sahibi Allah bu zalimler için bir cehennem mutlaka yaratırdı.


(1) Risale-i Nur | Lem’alar |30. Lem’a
(2) Risale-i Nur | Lem’alar |10. Lem’a