Selamun aleyküm tekrar.. Dostlar, uzun zamandır yazamıyordum artık geri döndüm inşâallah. 😀
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in her şeyi hakkında bilgiye sahibiz değil mi? Saçını taradığı yön, tırnaklarını kesme sırası, oturması, kalkması sayamayacağım daha çok şey var, onun gibi detaylı bir şekilde hayatı kaydedilen biri var mı? Eminim birçoğunuz Peygamber Efendimiz’den çok; bir oyuncunun kaç çocuğu olduğunu, boşandığını daha iyi bilirsiniz. Hadi kabul edin. Bu yazımda taşlamadan çok ortak bir sorunu açıklamak için buradayım. Yazının başlığından da anlaşılabileceği gibi Peygamber Efendimiz’e karşı yapılan Karalama Kampanyası!
Bilmeliyiz ki insanlık tarihi boyunca onun bütün hayatı kaleme alınmış ve ezberlenmiştir şöyle bir gerçek var ki Peygamberimiz zamanından 250 yıl sonra Peygamber Efendimiz’in hayatı yazılmaya başlanmıştır. Sizce bu bile bir mucize değil midir? Peygamber efendimize o zaman olduğu gibi bu zamanda suçlamalar artmıştır. Örnek verecek olursak:
Bazı kesimler -adlarına deist diyoruz- ” çok zeki bir çoban bir kitap yazdı ve binlerce kitlede o saçmalıklara inandı.” diyor. Bu en sık karşılaştığımız cümlelerden biridir. Varsayalım ki o çoban din uydurup kitleleri de peşine alarak otorite sahibi olmak istiyor. Böyle amacı olan bir insan, ardındaki binleri, adam akıllı su bulunmayan bir coğrafyada abdest almaya mecbur kılar mıydı? İnanmayan kesim için hâlâ yetersiz bir cümle olabilir. Bir de şu açıdan bakalım:
Bu kişinin ne amacı olabilir ki? Onu buna iten neydi? Güçlü bir nedene ihtiyacımız var. Yani biliyordu, ona seneler boyunca savaş açacak Arapların farkındaydı. Taptıkları putlara ne kadar önem verdiklerinin de farkındaydı. Sizce kim böyle bir kavmi karşısına almak ister ki? Ancak o, bunu yapabilirdi. Peygamberliğini ilan ettiği zamanda toplanıp “Altın mı istersin sana altın verelim, kadın mı istersin sana kadın verelim.” demişlerdir.
Diyelim ki “para” istediği için peygambermiş gibi davranmıştır. Sizce Peygamberimiz’in altına ihtiyacı var mıydı? Peygamberimiz, peygamber olmadan önce durumu gayet yerinde biriydi. Peygamber olduktan sonra sıkıntı çekmeye başlamıştır çünkü ona gelen paraları dağıtmış ihtiyacı olanlara vermiştir. Altına ihtiyacı olan bir adam yalnız kalacağını bile bile hatta ölümü de göze alıp o kadar insanın karşısına çıkıp “Mallarınızdan infak edeceksiniz!” deme riskini alır mıydı?
Kadınlara ihtiyacı vardı diyelim: Neden kendinden 15 yaş büyük biriyle evlenmek istesin, daha genç ve güzeli yok muydu? Hz. Hatice öldükten sonra 4 yıl da beklemiş üstelik.
Eğer “şöhret” isteyen biri olsa Kur’an’a bakın. Kur’an’ın kendisi tarafından yazılmış olması gerekirdi. Eğer ün kazanmak gibi bir nedeni olsa bu yazılanlara da yansırdı. Kendi derecesini yükseltirdi, peygamberlere kadınlar getirilmesini isterdi çünkü amacı bu olurdu.
Eğer “zenginlik” isteseydi: “Peygambere para getirin, Allah bunu emretmiş.” yazdırırdı.
Eğer “güç” isteseydi, ona köle gibi olunmasını falan isterdi.
Esas ilginç olan ise İsa ve Musa –Peygamberin- ismi Kur’an’da Muhammed(s.a.v)’den çok daha fazla geçiyor. Yani şöhret isteseydi, neden diğer insanların isimlerini kitapta daha çok yazdırıyor? Öyle olsa kitapta sadece “ben” olurdu. Yani anlayacağınız onun hayatının neresine bakarsanız bakın, yalancı dünyevi kazanç için peygambermiş gibi davranan birisine benzemiyor.
Ek olarak agnostik Yahudi olan araştırmacı Lesley Hazleton’un çok güzel bir tespiti var: “Hira dağındaki o gecede benim ilgimi olanlar değil, olmayanlar çekti.” diyor ve Bayan Hazleton ekliyor:
“İşin özü o gece olmayan olaylarda. Mesela ne olmadı? Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) dağdan sevinçle mutlu mesut inmedi. Şehre ulaşınca yaşasın ben peygamber oldum demedi ya da şehre girerken ona ışık huzmeleri eşlik etmedi. O akşam tam da her normal insanın vereceği tepkiyi verdi. Çok korktu kafası karıştı. Kendini eve kapattı. Kimse ile konuşmadı. Hatta bu yaşadıklarını bir daha yaşamamayı umdu…” yani Hazleton’un dikkat çektiği nokta şu:
“O gece olanlar Allah’tan bir ses miydi yoksa o çobanın halüsinasyonları mıydı? Kesin olan şey şu ki: Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) o gece o mağarada ‘ilk vahiy’ olgusunu tecrübe etti. Yani Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ilk tepkilerine bakarsak ilk vahiy olayı kesinlikle uydurma değil.”
Bir düşün! Davası uydurma olan birisi ilk vahyin korkusu ile kendini saklamaya mı çalışırdı? Yoksa “Ey ahali bana tabi olun ben peygamberim.” mi derdi? Böylece “Vahiy olmadı, kendisi uydurdu.” tezini agnostik Yahudi biri de böylece çürütmüş oldu.
Tüm bunları bilen arkadaş, kabul etmeyerek bilir misin, neye benzersin? Devekuşuna! Avcıyı görür, uçamıyor; başını kuma sokuyor, ta avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarıda, avcı görür. Yalnız o, gözünü kum içinde kapamış, görmez. Fakat şunu sakın unutma kardeşim SERMEDİ ve BAKİ BİR AVCI her an her yerde seni gözetler…
Şimdilik Selamun Aleyküm.
Yorumlar (0)