Birazdan okuyacağınız yazıyı lütfen aklınızda canlandırarak okuyunuz.
Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “O bir söz atmaya dursun mutlak yanında hazır bir gözcü vardır.” 
(Kaf Suresi-18)
İnsanoğlu her an, her saniye, her salise izleniyor. Hem büyük bir Zat (c.c) tarafından ayrı, hem de onun görevli olarak kıldığı memurları tarafından ayrı ayrı.
Ahir zamanın en en ama en ciddi büyük hastalığından biri “GIYBET”tir. Günlük hayattta sık sık yaptığımız, yapmadan duramadığımız bir hastalık. Hastalık diyorum çünkü insan yapmaya başladı mı duramıyor, dursa bile bu sefer de dinlemeden duramıyor. Tedavisi zor ama imkânsız değil.
İnsanın başkasına karşı içinde barındırdığı kini, nefreti, hırsı, çekememezliği, kıskançlığı; onu dinleyecek, dediklerinin üstüne daha çok söyleyip yorum yapacak bir başka kişiye anlatıp arkadan konuşması olayına GIYBET deniyor diğer adıyla DEDİKODU.
Yüzüne söylemeye cesareti yok ama onun arkasından çatır çatır konuşmaya yürek yemiş. İzlenildiği hakkında geçmişten ilmî bilgisi var ama yaparken, konuşurken unutuyor, zevk ala ala konuşuyor; bilmiyor konuştuğu kişinin zamanı geldiğinde çatır çatır hakkını alacağını, bilmiyor hatta hatırlamak istemiyor…
Süfyan b. Abdullah (ra) demiştir ki:

Ben:
– Ey Allah’ın Resülü bana sımsıkı yapışacağım bir şeyi haber veriniz, dedim.
Resul-i Ekrem(asm):
– “Rabbim Allah’dır.” de “Sonra dosdoğru ol.” buyurdu. Ben:
– Benim hakkımda en fazla korkutuğunuz şey nedir? dedim. 
  Efendimiz (sav) dilini tuttu sonra:
– İşte budur, buyurdu. (Tirmizi)
Dil, en belalı ama aynı zamanda en tatlı olma özelliğine sahip bir organımızdır.
Dil, bir kişinin güzel söz ve tatlı dillilikle imanının kurtulmasına vesile olabilirken, bir kişinin ölü etini yemişçesine adi bir şekilde konuşarak yerin en dibine indirebilir de.
İnsan düşünmeden bir anlık çatır çatır geçmişte veyahut birkaç gün hatta 5 dk önceki olayı üstüne kata kata başkasına anlatmaya bayılıyor. 
Ahiret zamanı geldiğinde o kişiler haklarını istedikleri zaman ne yapacağız? Nasıl kurtulacağız? Allah’ın rahmetinin ulaşmadığı tek yer “kul hakkı”. 
Şehitlere bile öldü denmeyen bir din, kul hakkı hesabını ödemek zorunda…
Ne gerek var bir dil ile bu dünya menfaati için ahireti yakmaya? Ne gerek var o olayı başkasına anlatmaya?
Bu dünyada konuştuğun ve konuşacakların sınırlıdır. Öbür dünyada yaşayacağın güzel-kötü ne varsa hepsi sonsuz. 
Değer mi başkası yüzünden sonsuzu kaybetmeye? Elini vicdanına koy ve gerçekten sor, tefekkür et.
Belki de tam sağ taraftan defteri alacakken bir kişi hakkını helal etmese ne yapacağız? Ne olacak hâlimiz, sonsuz bir vakit kavramı olan bir yerde?
Burada Allah’ın verdiği azap, sıkıntı, dert sınırlı. Ama orada ne bayılabiliyoruz ne ölebiliyoruz. Durmadan devamlı şekilde devam eden bir azap var. 
Enes (r.a)’dan Resulullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: 
Miraca çıkarıldığım zaman bakırdan tırnakları bulunan bir kavime uğradım. Tırnakları ile yüzlerini ve göğüslerini tırnaklıyorlardı. Ben:
-Ey Cebrail (a.s) bunlar kimlerdir, dedim. Cebrail (a.s):
– Bunlar gıybet ederek insanların etlerini yiyen ve onların vakar ve haysiyetine dokunanlardır, buyurdu.
Azap şekline bakar mısınız? Bakırdan tırnaklar ile kendi kendilerine işkence etmek… Kendinizi 15 dk boyunca cimdikleyebilir misiniz ya da tokat atabilir misiniz? Yapsanız bile en hafif şekliyle yaparsınız. Çünkü insanın canı kıymetlidir. Burada böyle davrandınız öbür dünyada ne yapacaksınız? Bizzat ilgilenen kişiler zebaniler, gerisini siz düşünün. 🙁 
Resul Aleyhisselam şöyle buyurmuştur: 
“Gıybet kabul edilmiş duaları, kulun hasenatını tıpkı ateşin kuru odunu yaktığı gibi yakıp ortadan kaldırır.”
Bu hadisi her duyduğumda Said Nursi’nin bir sözü var, sanki hadisi tefsir edercesine diyor ki: “Nasıl ateş odunu yer bitirir, gıybet dahi amal-i salihayı yer bitirir.” 
Ne kadar haccın, umren varsa, ne kadar nafile namazların varsa, ne kadar ihlas ile yaptığın ibadetlerin varsa hepsi bir gıybet ile bir kişi yüzünden gidiyor. İşin kötü yanı sevaplarınız gıybetini yaptığınız kişiye, onun günahları da size yazılıyor. Sizce akıl kârı bir olay mı? Hayır yani insan düşünen bir varlık, beyin bu olayı kabul eder mi? 
Babanız size 10 lira verse kardeşinize 20 lira verse evde kıyamet kopmaz mı? 
-Bana niye bu kadar az, ona neden o kadar verdin, hemen itirazlar başlar.
E sonsuz hayat için topladığın senin sevap pointler trilyonları aşmış ama gıybetini yaptığın kişinin günah pointleri eksilere ine ine rekor kıracak sen de gidip hepsini değiş tokuş ediyorsun. Buna itiraz etsen nasıl düzelteceksin burada belki tamam biraz babaya yalvarırsın 10 lira daha ver diye ve verir. Peki ya orada gıybeti yaptığın kişiye yalvarıyorsun. Burada neler neler söylemiştin oysaki şimdi karşısına geçip beni affet diye yalvaracaksın. 
Ne kadar ezici bir durum değil mi? 
Hayır değer mi? Burada azıcık dilimizi tutsak öbür dünyada mükemmel ötesi yaşayabileceğimiz günler olacak belki…
Tüm yaptığımız ihlas yüklü sevap pointleri arttırarak yaşayacağımız zamanlar varken bir sinirle, öfkeyle, kin ve nefret yüzünden hepsini kaybetmeye değer mi? 
Vicdanınıza bir sorun. Bakalım ne diyecek?
En en ama en nokta atışı bir hadisi de paylaşarak bitireceğim. Efendimiz (s.a.v) buyurmuştur ki: 
“Gıybet etmekten uzaklaşınız, sakınınız. Çünkü gıybet ZİNADAN daha şiddetlidir. Çünkü zina eden kişi tövbe ederse Allah kendisini bağışlar. Ama gıybet edilen kişi bağışlayıncaya kadar gıybet eden kişi bağışlanmaz.”
Tüyler diken diken oldu mu? Hadisi tefekkür eder misin? ZİNA büyük günahlar içerisinde yer alan bir günah çeşidi. Bu günaha samimi şekilde tövbe edersen ve Allah da rahmet ederse tövben kabul edilir. Peki ya GIYBET?
Gıybetin de tövbesi tabii olur yani “Yapmayacağım.” dersin ve sonradan da yapmazsan bu şekilde hayatına devam edersin ama ya önceden gıybetini yaptığın kişilere ne olacak? Konuşsan tüm arkadaşlık bitecek belki, anlatsan ailenin arası bozulacak, açık açık böyle böyle dedim desen yanında kimse kalmayacak. Hiçbirinden helallik alamadan öldün ahirete göç ettin, hesap günü geldi. Bu kişiler tek tek helallik almak için karşındalar. Dediklerini aynen harfi harfine izliyorlar, dinliyorlar senden beklenmeyecek şeyler duyuyorlar o sırada Allah ile bağlantın yok direkt onlarla bire bir hesaplaşıyorsun, sonsuz bir hayatın onların elinde. 
Ne acı… Sonsuz bir kudretin rahmetiyle kurtulmak var bir de senin gibi fâni bir şahsiyetin insafıyla kurtulmak var. Düşün onca haram ilişkiler, konuşmaların samimi tövbe ile silindi fakat gıybet ettiklerin seni bekliyor. O kişiler “Helal ettim.” demedikçe kurtulamayacaksın. Ya bir de helal etmezse hakkını…:(
Zor durumda isek elimizden bir şey gelmiyorsa helallik almıyorsak gıybetini yaptığınız kişiye bol bol dua ediniz. Düşünün mesela sizinle benim aram bayağı açılmış uzun zamandır konuşmuyoruz. Bir tevafuk eseri bir gün karşılaşıyoruz. Ama siz bana çok kızgınsınız görüşmedik diye ben de tam o sırada sizin en sevdiğiniz markanın ürünlerinden seveceğiniz şeyleri hediye yaptırmışım size çıkarıp veriyorum. Acaba bana karşı bir kırgınlığınız, küskünlüğünüz kalır mı? Yani kalmamalı… 😀
Aynen öyle de gıybetini yaptığınız kişi ile görüşemiyor veyahut helallik alamıyorsanız dualarınızda o kişiyi veya kişileri unutmamalısınız. Ahirette hesap günü geldiğinde de siz de diyeceksiniz ki “Bak ben sana bu kadar dua ettim, gel sen de beni affet.” derseniz helallik vermesi durumu yüksek olur inşâAllah.
İmkânımız olanlardan da en yakın zamanda dediğiniz konuşmaları noktası virgülüne kadar anlatarak ölmeden helallik istemelisiniz.
Tam Resulullah’a kavuşacakken bir dil yarası bize engel olmasına izin vermeyelim inşâAllah…