Geçenlerde ateist bir arkadaşım şunu söyledi:

“Bana mantıksız gelen şey şu: Bu evrende düzen yani cosmos olduğu kadar kaos da var. Yani her şey söylediği gibi mükemmel bir düzen içinde değil; kara delikler gezenleri yutar, gezegenler yörüngelerinden sapar vs.”

Ona şu cevabı verdim:
Evrende mükemmel bir düzen var ve senin kaos diyerek zikrettiğin olaylar da aslında bu düzene ters olan şeyler değil tam aksine bu düzenin bir parçası.
Evrende işleyen kanunlar vardır ve her sonucun bir sebebi vardır, bir olay meydana gelirken (sen gezegenlerin yörüngesinden sapması örneğini verdin) belli kanunların işleyişi sonucu, bir sonuç olarak meydana gelir. Kanunlar ise eğer bir yaptırım uygulayan ve onları işlettiren bir kudret yoksa onlardan söz edilemez çünkü varlıkları itibari bir şeydir yani onları sonuçlarından tanırız; eğer işlemezlerse varlıklarından söz edemezdik. Hatta kudret dahi tek başına kadir değildir, bir vasıftır ve bir mevsufu gerektirir yani kudretin sahibi bir Kadir’i. Kanunlar düzenin şahididir. Zira her şey birbiriyle bağlıdır ve zincirleme şekilde birbirlerini etkilerler. Gezegenleri yörüngelere saplayan kuvvetler ile atom zerrelerini yörüngelerine ve birbirine bağlayan kuvvetler kardeştir. Örneğin biyolojideki besin zinciri gibi düşünebilirsin, zincirin birindeki bir değişim ona bağlı bütün halkaları olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyecektir.

Kaos diyerek zikrettiğin şeylerin dahi bu mükemmel düzenin bir parçası olduğunu söyledim. Örneğin senin örnek verdiğin karadelikler gökyüzünün süpürücü temizlik görevlileri gibidirler. Gökyüzü gibi devasa cisimlerin dudak uçurtan süratli hareketleri ile ve meydana gelen olayların devasa sonuçları ile eğer gökyüzü de yeryüzü gibi süprüntülerden temizlenmese idi, biz yeryüzünden göğün sessiz ve güzel yüzünü seyredemezdik. Zira ipin ucu bir kaçtı mı sadece kendiyle kalmaz birbiriyle bağlı bütün düzenleri herc-ü merc edecekti.
Her şey ya bizzat güzeldir ya neticeleri itibariyle. Kaos sandığın olaylar mükemmel bir düzene gerekli olan nice olayları netice verir.

Örneğin anne karnına hücre olarak düşen bir zigotu hayal edelim. Bu bir hücre çoğaldıkça çoğalır, çoğaldıkça çoğalır ve o hücre bir bebek olana kadar öyle şeyler olur ki; belki o bebeği netice vereceğini bilmeyen cahil birisi dışarıdan baksa bu olaya kaos der. O hücre yığını çoğalır ve çoğaldıkça farklı görevler edinen hücreler meydana gelir (hepsi genetik olarak birbirinin tıpkısının aynısı olduğu halde DNAlarının farklı bölgeleri çalışarak farklı görevler edinirler) anne karnında vücudun delik olması gereken yerler yıkılır, parmakların araları sindirilir ve yok edilir, bir sıvının içinde yüzerken ayaklarında perdeler var olan bebek doğuma yakınken perdeler parçalanır ve hakeza. Şimdi bu yıkılmalar, bu delinmeler, bu parçalanmalar bir kaos mudur yoksa mükemmel şekilde düzenlenen bir vücut için gerekli olaylar mıdır?

Hadi daha basit bir örnek verelim, her şey zıddıyla bilinir. Eğer karanlığın tedahülü olmasaydı ışığın varlığı anlaşılamazdı. Çirkinliğin tedahülü olmazsa güzellik derecelendirilemezdi. Hatta mimarlar, çevre tasarımcıları vesaire; bir sanat bir düzen ortaya koyduklarında bunu göze gösterecek bir şeyleri de eklerler; örneğin, şekillendirilmemiş bir kara taş koyar ki göze intizamın varlığını fark ettirsin. Bunun gibi, hikmet iktiza eder ki; düzenin varlığını tanıttıracak zahiri (görünüşte) düzensizlikler olsun (o düzensizlikler de hakikatte düzene lazım şeyleri sebebiyet veren düzenleyici hükmündedirler).

Daha da örnekler uzatılıp konu açılabilir, umarım bu kadarı da yeterli bir cevap olmuştur.