Utandım…

Düştü ellerim

Başım dizlerimin arasında, karanlık odam sönük bir ay ışığında
Gündüzün aydınlığından kaçmazken, gecenin karanlığında Sana sığındım yine
Vazifesiz geçti günüm, malayani işlerle uğraşmaktan
Zihnim kirlenmiş tasvirler ölmüş, harap olmuş
Hayaller zahirde kaldı, batın olan hep arkada
Hangi dala tutunduysam bir bir elimde kaldı.

Güneş gibi, kayaların arasında yetişen bir ot gibi, bir elma içindeki kurtçuk gibi olamadım
Gıdasını veremedim aç susuz bıraktım gönlümü
Dilsiz, garip kaldı sürükledim haram bahçelerine
Maddeden sandım kendimi, ruhumu kalbimi geceye sakladım
Sanki geceye senedim varmış gibi
Medet Ya Rab!

Yalnız kaldım yine bu gece, diğer gecelerden farksız
Belim iki büklüm, ağırlaştı dünya dertleri
Nefessiz kaldım, dediğim anda rüzgar esti odama
Pencereden hoyratça bakıp araladı perdeyi
Yutkunuşlarım ağırlaştırdı gecemi
Simsiyah bulutlar dolunaya peçe oldu.

Gözler kısık kirpiklerden bihaber,
Kulaklarım gıybetten tıkalı hakikate, kayalar devrilmiş kapanmış yollar
Hastane kapısı az ileride, ambulans sirenleri eşliğinde sabah ezanı
Vakti gelen gitti, ben vaktimi unuttum
Unuttum acizliğimi, zayıflığımı, güçsüzlüğümü… Misafir olduğumu, hesap gününü
N’apayım ne gelir elden başka kapım mı var Ya Rahim
Kundakladı seccadem, alnımı okşadı.

Seccademe giderken kirlenmiş alnım helallik istedi.
Abd olduğunu unutan nefsim utandı gururundan, kibrinden
Ben merkezli bir günün ardından sürttü burnum ve ayaklarımla aynı hizada özür dilercesine
Ağır geldi yüreğime tuzlu bir iki katre suladı çatlamış dudaklarımı
Yansımasız yüzümde iz bıraktı derinden
Dua kapısının paslanmış kilidini kırmaya uğraştım gece boyunca
Parmaklarım korkak birbirinden kaçar halde
Merhametlilerin en Merhametlisi
Ayırma bizi hizmetinden
Derdimizi derman eyle bizlere…