Kalü Bela’da Rabbimiz bize:
– Elestü birabbiküm
(Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) dedi.
Bütün ruhlar dediler ki: “Evet! Sen bizim Rabbimizsin!
(Araf:172)
Dediğimiz vakit Rabbimiz (cc), ezeli ve ebedi ilmiyle bizleri ezelden bilip, Levh-i Mahfuz’a kaderimizi yazmıştır. İşte gönlün gönle bağlandığı ilk yer..
İsimsiz ona edilen dualar…
Gerçek sevdayı, Rabbimin helal kıydığı sevdayı aradığın için öncen olmasın diye, kalbini korumak için verdiğin savaş..👑
Gönlünde helalini beklediğin için, başka erkeklerin hayallerinde gezmeyişin ve hiç eline, yüreğine haram değirmeyişin… 🙈
Artık gelsen de gönül yüzüm gülse, senin yüzün gülse diye isimsiz birine ettiğin tüm duâlar…🍃
Evvela; önce Rahman’a sevdalı olmalı, sonra nasibine..
Hayatının onsuz olan kısmını onun ile olabilmek için ettiğin duaların sonucu ..
Ve işte olmak istediğiniz yerde olursunuz, sonunda size yazılan kaderin kaza bulmuş hali.💕
Rabbimin emrettiği nizam içinde evlenip temellerinizi sağlam atıyorsunuz. Fakat zamanla o kadar edilen hayırlısı duâlarınıza rağmen, aranızda sorun mu yaşamaya başlıyorsunuz?
İtaat sorununu ele alalım:
O kadar duânın içinde de en önemlisini edebilmiş miydik peki?
“Ona hayırlısıyla itaat edebilmeyi nasip eyle.” Allah’ım diye..
İtaat ne demek mi? 😱
İtaat kelime manası: boyun eğme, kabullenme, denilen şeyi denildiği kadar aynı anda yapabilme. Eş ile alakalı olan kısmında ise Rasulullah hanım sahabilerden birine şöyle buyuruyor:
📌 “Karşılaştığın bütün kadınlara şu bilgiyi ulaştır ki kadının kocasına itaati, onun haklarını kabul edip yerine getirmesi buna (erkeklerin cihad sevabına) denktir. Ne yazık ki sizden çok azı bunu yapar.”
“Cihad sevabı” denilince bi sevindik sanırım. Evet mükafat büyük. Peki layık mıyız? RasulullahAleyhi’s Salatu ve’s Selam’ın da bize buyurduğu üzere eşine itaat edenlerin sayısı çok az.
Bu tarz sorun yaşayan kardeşlerime sorum şu: Peki hayatının onsuz kısmında ona duâ ederek geçirdiğin yani o kadar çok sevdiğin insanı dinlemeyişindeki neden ne olabilir ki? Kendimizi biraz yoklamalıyız sanırım.😓
Ashap zamanında eşine sorgusuz itaat eden Müslüman hanım, günümüzde ise eşine asi olup “Kadın erkek eşittir.” diyen biz.
Unutmayalım ki Rasulullah:
“Kadın kocasının haklarını bihakkın yerine getirmedikçe imanın lezzetini tadamaz.” diye buyurmuştur.
İmanın lezzetini tadamazsa İslam’ın içindeki hükümlere razı olamaz, sonsuz ahiret hayatı yerine dünya hayatını seçer, kitap ve sünnetin hükümlerini hafife almaya başlar yani yavaş yavaş ayağın kaydığına işaret. Ahh, iman lezzetini alamamak.. 😔
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Keriminde buyuruyor ki:
“(Ey peygamberin hanımları ve mü’min hanımlar)
Evlerinizde oturun. Evvelki cahiliye (devri kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin.”
(Ahzab suresi, 33)
Hadisi şerifte de şöyle buyruluyor:
“Kocanın karısı üzerindeki haklarından biri de kocasından izinsiz evden çıkmamasıdır. Eğer çıkarsa, kocası zalim ve asi bir kimse olsa dahi, eve dönünceye kadar Cenab-ı Allah ve gazap melekleri ona lanet eder.”
Geçen ayet ve hadis gereğince eşini dinlemeyerek yapılan fiiller, eşine karşı saygısızlık olup, itaatsizliğinden dolayı da bütün huzursuzluğa sebep olur.
Hanım kardeşlerim, Allah’ın gadabına uğramaması için, kocasından izin almadan evden dahi dışarı çıkmamak gerekir. Bunu hemen kötü algılamayalım. Çıkmamasının sebebi, kendisine gelecek olan zararlardır.
Bir hadisi şerifte Peygamberimiz:
“Kadın gizlidir. O evinden çıkınca şeytan gözetler ve arkasına düşer. Kadının Allah’ın rahmetine en yakın zamanı, evinin içinde oturduğu zamandır.” buyurmuşlardır.
Asrı saadette kocasına itaat etmeyen hanım peygamber efendimizin yanına gelir, kocam bana darıldı der.
Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam Efendimiz de:
Git sözünü tut ve itaat et, buyurdu.
Hanım da:
-Ey Allah’ın Resulü emrinizi yerine getirirsem bana nasıl bir sevap var? dedi.
Resulullah buyurdu ki:
“Bir kadın kocasının evinde bir şeyi düzeltir ve itaat ederse, Allah o kadına geceleri namaz kılmış, gündüzleri oruç tutmuş, Allah yolunda harbetmiş sevabı verir.” (Ebu Davut)
🔥 Yeri gelmişken hani çok seviyoruz ya bazen. Olur ya gördüğümüzde kalbimiz ılık ılık olur. Hatta güp güp atar. Bu kadar da çok sevin demiyorum. Çünkü evvela Rahman’ı hakkı ile seveceğiz. Sonra eşimiz. Zira Rahman’ı hakkı ile sevemezsek, her eşini görüp kalbin güp güp attığında ya da aniden elinden bi’ şey düştüğünde kalbinin korkup hızlı hızlı atması sence hayri alamet mi? (Marifename)
Cevabı hayır değil.❌ Çünkü kalbimizin içi Allah aşkı ile sevgisi ile dolu. Çok sevdiğimiz birini görünce kalbimizin güp güp atıyorsa kalbin dikkat çekiyor, sana hâl dili ile diyor ki kalbin içindeki Allah sevgisini geçme. Korktuğun zaman ise Allah korkusunu geçme diyor. Vücudumuz ne de güzel anlatıyor bize…
Aslında Cehennem’in çoğunu kadınların oluşturacağı hakkında bilgimiz varken bu Rabbimiz’in bize Cennet’e girmek için verdiği büyük bir bilet. Bu da ancak cennet eşlerimize itaatle olur.
📌Hazreti Fatımatüzzehra (r.a) hazretleri bir gün RasulullahAleyhi’s Salatu ve’s Selam’a: “Babacığım Cennet’e ilk önce kadınlardan kim girecek?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v) “Falan mahallede bir kadın var. O kadın girecektir.” diye buyuruyor.
Hz. Fatıma çok merak etmişti: Benden de mi evvel girecek babacığım? diye sordu.
Hz. Peygamberimiz, “Senden de evvel girecek istersen bir tanış. O zaman sen de neden önce onun gireceğini anlarsın.” buyurdular.
Hazreti Fatıma kadının evini sora sora buldu, kapısını çaldı. İçeriden ihtiyar bir kadın sesi duyuldu: “Kim o?” Hz. Fatıma kendisini tanıtıp görüşmek istediğini söylediğinde kadın, “Canım sana feda olsun Ey Allah Resûlü’nün kızı. Sizin beni arayıp bulmanız benim için bir lütuftur. Ancak ne var ki ben kocamdan izin almadan size kapıyı açamayacağım. Yarın gelirseniz içeri girmeniz için izin alır kapıyı açarım.” dedi.
Hz. Fatıma geri gitti.
İkinci gün Hz. Fatıma yanına Hz Hasan’ı alarak geldi. Fakat o hanım Hz. Fatıma’nın yanında bir çocuk olduğunun farkına varmıştı.
“Yanınızda bir çocuk var. Ben yalnızca sizin için almıştım. İsterseniz yarın gelin ve onun için de izin alayım.” dedi. Hz. Fatıma geri döndü.
Üçüncü gün yanına Hz.Hüseyin’i de alarak gitmişti. Kapıda yine aynı durumla karşılaşarak geri dönme mecburiyetinde kaldı.
Dördüncü gün üçü birden gittiklerinde kadın kocasından hepsi için de izin almıştı. İçeri girdiler. Hazreti Fatıma bir de baktı ki içerde kendisini karşılayan dışarıda sesinden tanıdığı kadın değil. Genç ve güzel bir kadın..
Hayretle sordu: “Sizinle konuşurken dışarıda sesiniz farklıydı, bu nasıl oluyor?” dedi.
Hanım: “Sizinle konuşurken sesim dışarıda çıkıyordu, ben de sesimi yabancı erkek duyar da günaha girerim diye ağzıma taş parçası alarak konuşuyordum. Şimdi ise o taşı çıkardım.” dedi. 😱
Hazreti Fatıma’nın gözleri yaşarmıştı. Babasının neden Cennet’e evvela bu kadının gireceğini söylediğini anladı. Kadın Hz. Fatıma’ya “Ey Allah’ın Rasulü’nün kızı! Acaba ben kocama karşı vazifemi ifa etmiş oluyor muyum? Allah beni kocama itaatsizlikten dolayı hesaba çeker diye korkuyorum.” dedi.
Hz Fatma babasının müjdesini bildirdi: “Hayır! Sen bilakis babamın Cennet’e ilk girecek kadın diye müjdelediği birisin. Hiçbir kadın sizin yaptığınızın onda birini bile yapamaz.” 😰 diye buyurdu.
Kadın, gerek eş olması ve gerekse anne olması hasebiyle Allah’tan ve Resûlü’nden büyük bir teşvik görmüş, cennete daha yakın tutulmuştur.
Fakat evlilik sadece hanımın itaat etmesinden ibaret değildir..
Hatta emir sahibi erkek olduğu için evliliğin büyük sorumlulukları onun omuzlarındadır. En önemli şey evinin rızkını temin etmek, hanımının asli ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Bununla birlikte evliliği ayakta tutacak, güzel devam etmesini sağlayacak görevleri de vardır.
Hanımlar eşlerinin; sevgi, nezaket, ünsiyet, ikram, ihsan, şefkat ve merhamet gibi güzel ahlakını kendilerine göstermelerini isterler zira ruhen buna muhtaçtırlar. Erkek ve hanımı arasındaki fark hanımın biraz daha duygusal olması sebebiyle eşlerin merhamet sahibi bir insan olması gerekmektedir. Kadın erkeğin hayat arkadaşıdır. Ömür boyu onunla hayatını sürdürecek kişidir.
En ufak şey olarak eşinin onu düşündüğünü bilmesi bile onu mutlu edecek kadar naiftir.
Zaman zaman hanımı ile şakalaşmalı samimi bir hava meydana getirmelidir. Allah’ın Rasulu Hz. Aişe ile koşu yarışları yapar, her defasında Hz. Aişe O’nu geçerdi. Fakat bir dönem kilo aldığı için Rasulullah onu geçmişti ve “Bu, o yarışın rövanşıdır.” diye şaka yapmıştır. (Abu Davud, Cihad 61) Müslümanın ehli ile oynaması, boş ve günah değildir, sevaptır diye buyurmuşlardır.
Birbiriniz için hayatınızdaki tek sırdaşınızsınız, iyi bir hayat geçirmek sizin elinizde.. Onlara ne kadar iyi muamelede bulunursanız onlar da size o kadar hayırlı kadınlar olur ve itaatte kusur etmezler. 😇
✏ Bazı şeyler elbette zor fakat sabırlı olursak üstesinden geliriz. Hani derler ya dünya hayatında 60 yıl yaşayan bir kimse ahirete gelince ne kadar yaşadın sorusuna dünyada yarım gün ya kaldım ya kalmadım diyecekmiş. Dünya ömrü bu kadar kısa iken nedensiz yere niçin eşlerimizi üzelim? Her ne olursa olsun, o yüzden en başta eşe itaat ..
Neden bu şekilde itaat edin emrine karşı haddi aşmış olalım?
Cennet biletlerimiz ve aynı zamanda Rabbimiz’in bir lütfu olan eşlerimiz tıpkı Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin de söylediği gibi:
“Evet, bir kadın, kocasına yalnız hayat-ı dünyeviyeye mahsus bir refika-i hayat değildir. Belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayattır.
Madem hayat-ı ebediyede dahi kocasına refika-i hayattır; elbette, ebedî arkadaşı ve dostu olan kocasının nazarından gayrı, başkasının nazarını kendi mehâsinine celb etmemek ve onu darıltmamak ve kıskandırmamak lâzım gelir. Madem mü’min olan kocası, sırr-ı imana binaen, onunla alâkası hayat-ı dünyeviyeye münhasır ve yalnız hayvânî ve güzellik vaktine mahsus, muvakkat bir muhabbet değil, belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayat noktasında esaslı ve ciddî bir muhabbetle, bir hürmetle alâkadardır. Hem yalnız gençliğinde ve güzellik zamanında değil, belki ihtiyarlık ve çirkinlik vaktinde dahi o ciddî hürmet ve muhabbeti taşıyor. Elbette ona mukabil, o da kendi mehâsinini onun nazarına tahsis ve muhabbetini ona hasretmesi, mukteza-yı insaniyettir. Yoksa pek az kazanır, fakat pek çok kaybeder.”
ve yine der ki: “Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp ‘Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim.’ diye takvâya girer.”
Belki de haddim olmayarak sizlere bu konuyu hazırlamak istedim. . Dilerim bu nasihatlara kulak verir hanımlarınıza karşı davranışlarınızda merhametli olursunuz..
Hanım kardeşlerim eşlerimize karşı vazifelerden en birincisi eşlerimize (Allah’ın emirleri doğrultusunda) itaat ve kanaat olduğunu unutmayalım!
Rabbim tüm hanım kardeşlerimi imanın lezzetini alamamaktan muhafaza eylesin ..
Allah’a emanet olun ..
Yorumlar (0)