Bir ayet ile yolculuğa başlayalım:
📌 “İçinizden cumartesi günü haddi aşanları elbette bilirsiniz. Biz böyle yapanlara ‘aşağılık maymunlar’ olun dedik. Hem bu hadiseye şahit olanlara hem de sonradan gelecek nesillere bir ibret ve korunacaklara da bir öğüt kıldık.”
(Bakara/65-66)

👀 Konuyu kısaca hatırlayalım:
“Maymunlaşma hadisesi, İsrailloğullarının Allah’a isyanlarından dolayı maruz kaldıkları azabın bir çeşididir. Cenab-ı Hak Yahudilere cumartesi gününü mukaddes kılmıştı. O gün dünyevi işlerini bırakıp ibadet ve taatle meşgul olmalarını emretmişti. Onlardan bir kabile hem emre uymak hem de balık yakalamak için bir hileye başvururlar. Cumartesi gelen balıkları avlamayıp bir havuzda topluyorlardı. Cumartesiden sonra ise havuzda toplanan balıkları alıp götürüyorlardı.”

Allah’ın hükümlerinin iç yüzüne bakmayarak dış görünüşü esas alarak hile yaptıkları için Allah onların bu durumunu akılsız canlılardan biri olan maymuna benzetmiştir. Bu çevirme işi ise alimlerin bir çoğuna göre hakikattir; hem madden hem manen olmuştur. Mücahid gibi diğer alimlere göre ise cismani bir çevirme değil ruhani yani akılsız, hayvani duygular taşıyan bir surete çevrilmişlerdir.

İslam kaynaklarında insandan maymun veya maymunlardan insan “türetildiğine” dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Eşyanın hakikati sabittir. İnkılab-ı hakakik ise muhaldir.Yani bir varlığın diğer bir varlığa dönüşmesi imkansızdır. Maymun ile insan arasında mahiyet ve hakikat farkı, doku uyuşmazlığı vardır. Yani tek fark kıl ve kuyruktan ibadet değil, akıl, mantık, ahlak farkı vardır. İnsan muhakeme eder, akleder, vicdan sahibidir, hayali, hafızası, muhabbeti ve inancı vardır, maymunun tüm hüneriyse taklit etmesidir.

Oysa evrimci bilim adamları insanla maymun arasında büyük bir benzerlikten bahseder. Çoğu insanda bir bilim adamından duyduğu her şeyi mutlak doğru sanır. Bilim adamının felsefi veya ideolojik yargılara kapılmış olabileceğinden endişe etmez.

Evrimciler insanla maymun arasındaki benzerliğin % 98 olduğunu iddia ederler ve dolayısıyla insanla maymun arasında evrim bakımından bu yönde ilişki kurmaya çalışırlar. İnsanda ve maymunda bulunan 30-40 civarındaki temel proteindeki aminoasit dizilimleri aynıdır. Bu benzerlik ise iddiaya delil olarak gösterilmiştir. İnsanda yaklaşık 100 bin protein vardır. Bunların içinden 40 tanesinin benzerliği insanla maymunun % 98 benzer olduğunu göstermez. Bu benzerlik iddia edildiği gibi olsa bile iki canlı arasında evrimsel bir ilişki kurulamaz. Çünkü kendine has genetik şifrelere sahiptirler. İki canlı türündeki farklılık % 1 bile olsa bu fark o iki canlı türünün tamamıyla farklı özelliklere sahip olması manasına gelir. Çünkü bir özellik, birden fazla gen tarafından kontrol edilmektedir.

Aslında evrimci bilim adamları da evrim teorisinin bilimin hiçbir dalıyla ispatlanamadığının farkındadırlar. İnandıkları ideoloji uğruna bu teoriyi savunmaktadırlar. Misal:

•Dr.Colin Pottersan Doğa Tarihi Müzesindeki ideoloji grubuna bir soru sorar.”Bana evrim hakkında doğru bildiğiniz bir şeyi anlatabilir misiniz ?” aldığı cevap koca bir sessizlik. Aynı soruyu perestij sahibi evrimcilere de sormuştur ve aldığı cevap yine koca bir sessizlik.

•Nobel ödüllü evrimci D.Robert Milikan ise evrimin asılsızlığını şu sözleriyle dile getirmiştir:” Şu çok acıklı, biz bilim adamları şu ana kadar hiçbir bilim adamının kanıtlayamadığı evrimi kanıtlamaya çalışıyoruz.”

Peki varlıklar arasında benzerliğin olması tesadüfen, bir zincir hâlinde meydana geldiklerini mi gösterir?

Ortaya konacak bazı benzerlikler milyonlarca türün tesadüfen birbirinden meydana geldi demek bilim bakımından hiçte yeterli değildir. Bilim adamı tesadüflerin karmaşadan ve düzensizlikten başka bir şey oluşturamadığını gözleriyle gördükleri hâlde, evrendeki ve canlılardaki düzenini tasarımını tesadüflere verirler. Aynı bilim adamı boş bir arazide yürürken üst üste dizilmiş tuğlalar görse; bunların tesadüfen meydana gelip yine tesadüfen üst üste dizildiğine ihtimal dahi vermez. Üstelik iddiayı sunanın aklından şüphe eder. Aslen temel proteinler bütün canlılarda ortaktır. Dolayısıyla canlılar arasında benzerlikler fazladır.

Çünkü aynı moleküllerden oluşmaktadırlar. Temel yapıların benzerliği, evrimin değil, bütün varlıkların ustasının aynı olduğunu ve hepsinin aynı plan üzerine yaratılmış olmalarının delilidir. Nasıl ki alfabenin 29 harfini bilen birinin, “balık” yazdıktan sonra, “kurbağa” yazmak için muhakkak “balık” kelimesindeki harfleri kullanmasına gerek olmadığını bildiği gibi; balığı yaratan bir kudretin, kurbağayı da maymunu da insanı da ayrı ayrı yaratabileceğini bilmelidir. Bütün bu varlıkları, her şeye gücü yeten, bir atomu hangi kolaylıkla yaratıyorsa, bütün kâinattaki varlıkları da aynı kolaylıkla yaratan bir yaratıcının varlığını kabul etmelidir ve ”Beni böyle yaratan ve seven acaba benden ne istiyor? Bütün bu nimetlerine karşı nasıl teşekkür ederim?” Demek gerekmez mi? 😎