Neden Kötülükler ve Felaketler Var? – Kainatta Kaos mu var? – Kötülük Problemi

Başımıza gelen kötülükler, Hastalıklar, musibetler… Akla şu soru geliyor: Allah neden bunlara müsaade ediyor? Tabii bu olayları görünce ateistler hemen şunu söyler: “Bir Yaratıcı olsaydı böyle musibetler olmazdı!”  Peki gerçekten öyle mi?!  

1. Allahın Yokluğuna Delil Değil

Öncelikle şunu söyleyelim ki : Kainatta kötülük‘lerin veya çirkinliklerin olması bir Yaratıcının yani Allah’ın yokluğuna delil olamaz. Neden mi?..   

Mesela bir müze veya sergi alanı düşünelim. Müzeyi yada sergiyi ziyarete gelen insanlar, ilgi alanlarına göre içerideki eserleri beğenir yada beğenmezler. Hiç resimden anlamayan birisi resim sergisine gittiğinde ünlü ve kıymetli bir eser dahi görse  “Bu resimde hiçbir anlam yok, ben burada sadece düzensiz ve karmakarışık çizgiler görüyorum ” diyebilir. Halbuki resimden anlayan birisi için o eser mükemmel özelliklere sahiptir. Ve her bir ayrıntısında dahi bir çok anlam yatar.

Evet sanattan anlamayan kişi, eseri beğenmeyebilir ama “Bu eserin sanatkarı yoktur.” diyemez.   Bir eserin çirkin bulunması, sanatkarının yokluğuna delil olamaz.  

Aynen öyle de kainata bakan insanın bazı musibetleri çirkin bulması, başa gelen hastalıkları beğenmeyerek sebebini anlayamaması Sanatkarının yani Allahın yokluğuna delil değildir. Çünkü çirkinlik olduğunu düşünmek dahi bir Sanatkara işaret eder. Yani bir ateist musibetleri göstererek Allahın yokluğunu iddia edemez.

Peki o zaman bunca musibetlerle insanın boğuşma sebebi nedir? Gelin biraz buna bakalım

2.Mekanın Açılış Amacı Ne?

Bir mekan açılış amacına uygun olarak gayet güzel çalışıyorsa, o zaman bu mekan kalitelidir, güzeldir deriz. Amacına yönelik çalışmıyorsa mekanın çirkin ve kusurlu olduğunu söyleriz.  

Bir şeyin kusurlu ya da kusursuz olduğu “Yapılış Amacına” bakılarak anlaşılır.  

Mesela: Kütüphanenin açılış amacı, insanların çalışması için sessiz ve güzel bir ortamın sağlanmasıdır. Şimdi, İlk defa kütüphaneye giden birisi ortamı inceleyip bu sessizlik hoşuna gitmeyerek şunu diyebilir mi? : “Bu ortam neden bu kadar sessiz? Neden hiç hareket yok,konuşan yok, ne kadar kötü bir ortam”. Böyle diyerek eleştiride bulunabilir mi? Elbette hayır. Çünkü kütüphane zaten sessizliği gerektiren, o amaçla açılmış bir ortamdır. Yani kütüphanenin sessiz olması, kaliteli ve güzel bir kütüphane olduğuna işarettir.

Ya da bir spor salonu düşünün. Buraya ilk defa gelen birisi insanların yorulduklarını, kan ter içerisinde kaldıklarını, yerde bitkin halde yattıklarını görse şunları söyleyebilir mi? : “Bu insanlara kim zulmediyor, yazık değil mi bu insanlara, ne kadar kötü bir ortam?”  Elbette diyemez. Çünkü bu mekan’ın açılış amacı zaten insanların mücadele ile kendilerini geliştirmeleridir.

Aynen bu örneklerdeki gibi de bu kainatın da belli başlı açılış amaçları vardır. Kainattaki olayların da iyi mi kötü mü olduğunu kainatın açılış amacına bakarak anlayabiliriz. 

Mesela bu amaçlar arasında Allah’ın isimlerini tanımak, imtihanlarla mücadele ederek terakki etmek, sabır denemesinden geçmek gibi birçok madde sayılabilir. Bu amaçlara göre kainata bakarsak; sıkıntıların, musibetlerin, hastalıkların bulunması zaten gereklidir deriz.  

Mesela hastalıklar olmasa Allah’ın Şafi ismini tanıyabilir miydik? Ya da açlık olmasa Rezzak ismini? Peki şükür ve sabır imtihanları olmasa manevi terakkiyat sağlanabilir miydi? Elbette hayır.

Öyle ise kainat ve içerisindeki musibet denilen olaylar insanın Allah’ı tanıma ve mücadele ile mertebe atlama görevi için gereklidir. Öyle ise bu olaylara kusur ve kötülük olarak bakamayız.

Eğer dünyada değil de cennette böyle musibetler gerçekleşiyor olsaydı o zaman bu mekan kötüdür, çirkinlikler vardır diyebilirdik. Çünkü cennet lezzet ve ödül mekanıdır. Dünya ise imtihan mekanı..  

Kainatın açılış amacını bilmeyen ve amaçsız olduğunu düşünen bir ateist ise gerçekleşen bu musibetlerin iyi mi kötü mü olduğunu değerlendiremez. Çünkü amaç bilinmezse olay da yorumlanamaz. 

 3.Bizzat ya da Neticesi İtibarıyla Her şey Güzeldir.

Aslında kainattaki her şey güzeldir. Evet.. Bir şey ya bizzat güzeldir ya da neticesi yani sonucu itibarıyla güzeldir. Kötülük diye düşündüğümüz birçok mesele dahi sonuç itibarıyla nice güzelliklere sahiptir.  

İnsan bencil yapısı ile kendisine faydası olmayan bir olay görse onu hemen kötü olarak tanımlar. Halbuki olay tüm insanlara fayda sağlıyor ve genel bir yarar varsa o güzeldir deriz. 

Mesela kış ayını sevmeyen ve kışın sürekli hasta olan bir kişi “ben zarar görüyorum, kışı sevmiyorum bu sebeple kış ayı bir kusurdur, çirkinliktir” diyemez. Çünkü sonucuna bakarsak, kış ayı yaşam için son derece önemlidir. Kişisel yorum ile kışı kötü ve çirkin olarak değerlendirmek hata olur.  

Bunun gibi de musibetlere, başa gelen hastalıklara neticesindeki genel faydalar yönüyle bakarsak birçok hikmet  ve fayda göreceğimizden, aslında kusur ve çirkin değil güzel olduklarını anlayabiliriz.

Gelin bu genel faydaları biraz açalım..

4.Her şey Zıtlıyla Bilinir.

Aslında güzelliği fark ettiren çirkinliğin varlığıdır. Çünkü her şey zıttı ile bilinir. 

Mesela soğuk olmasa sıcak bilinmez, karanlık olmasa aydınlık bilinmez. Aynen öyle de düzensizlik, kötülük, çirkinlik diye nitelendirdiğimiz olaylar, aslında bizim düzeni, iyiyi, güzelliği fark etmemizi sağlayan meselelerdir.  

Yani düşünsenize hiç çirkinlik olmasaydı güzellik anlaşılabilir miydi? Hiç düzensizlik olmayan yerde düzenden söz edebilir miydik? Demekki güzeli anlamada zıt kavramların varlığı gereklidir.

Mesela bir ayna düşünelim. Ayna, Güneş ışığını çok güzel yansıtabilir. Ancak bu özelliğe sahip olabilmesi için aynanın arka tarafının tam tersi mat olması gerekecektir. Öyle ise deriz ki mat olan kısım dahi yansıtmayı sağladığı için faydalıdır, güzeldir. 

Aynen öyle de insan dahi Allah‘ın isimlerini yansıtan bir aynadır. Yansıtma özelliğine sahip olmak için, ayna misali mat olan, karanlık tarafı olan meselelerle de karşılaşmalıdır. Hastalanan insan bir bakıma ayna olarak, Allah‘ın Şafi ismini yansıtacak duruma gelir.

5.Gafletten Uyanmak

Diğer bir nokta ise daima güzellik insanları gaflete sokarak, ahireti unutturur. Dünyayı güzel gösteri insanı ona sarhoşçasına bağlar.

Musibetlerler aslında görevini unutan, ahireti unutan insan için bir uyarı ve uyandırma nimetidir.

Sarhoş halde olan bir insan, olayların farkına varamaz. Doğru yapıyorum diye hiç olmadık yanlışlar yapabilir. Burada ise onu uyandıracak, ona su serpecek birisi gereklidir. Ona su serperek aslında en güzel iyilik yapılmış olur. 

Aynen öyle de, dünyaya Allahı tanımak için gönderilen insan, bazen vazifesini unutuyor. Görevinin tam aksine hiç olmadık şeylere dalıp gidebiliyor. Gün gelir namaz kılmanın tadını unutur. Gün gelir günaha öyle bir dalar ki, pişman olmanın ne demek olduğunu dahi unutur. Aslında bu noktada insan, gafletten uyanmak için birisinin uyandırmasına muhtaçtır. 

Yaptığı yanlıştan, daldığı gafletten onu Allahın musibetlerle, hastalıklarla uyandırması, aslında çirkinlik ve kötülük değil tam bir rahmet ve güzelliktir. 

Çünkü düşünün, kimin başına bir sıkıntı gelse, diğer insanlara kıyasen daha çok ahireti düşünüp ibadetlere yöneliyor değil mi. Öyle ise bu noktadan bakınca dahi musibetleri kötülük değil teşekkür edilecek bir nimet olarak görmeliyiz.

Sürekli düzen içerisinde, güzel bir şekilde yaşayan insan artık o düzenin ve güzelliğin kıymetini anlayamaz. 

Mesela deprem gibi doğa olaylarını da böyle değerlendirebiliriz. Depremler kötülük gibi görülebilir. Yeryüzünün ciddi bir biçimde sarsıldığı, musibet olarak görülen bir olay. Görünüşte çok zararlı ve düzensizlik olarak algılanıyor. Ama aslında düzenin ne olduğunu bize anlatan bu depremlerdir. 

Evet depremler yerin aslında normal günlerde sarsılmadığını insana hatırlatır ve aslında bu şekilde düzenli ve sabit bir yeryüzünün mükemmel bir nimet olduğunu bize hissettirir.Normal şartlara alışan insana, normal sandıklarının dahi nimet olduğunu fark ettirir. 

Evet düzeni fark ettiren, düzensizliğin onu ortaya çıkarmasıdır. Güzeli güzel yapan, çirkinin çirkinliğidir. Öyle ise düzensiz zannedilen meseleler dahi, hakikatte güzeldir. 

6. Eğitimde Gelişim.

Diğer bir nokta da eğitimde gelişimdir. 

Mesela askeri eğitimde veya bir spor müsabakasına hazırlık çalışmalarında ciddi eğitimler gerçekleştirilir. 

Messi”yi messi yapan onun her gün antrenmandaki zorlu eğitimleridir. Veya bir orduyu en sağlam ordu yapan mesele, eğitimindeki kalite ve zorluklardır.

İşte aynen öyle de, bu dünyada bir eğitim alanıdır. İnsan bu dünyaya Allah’ı tanımaya, dua ile ona yönelmeye, imtihan sahasında ciddi bir eğitime gönderilmiştir.  

Musibetler, çirkinlikler insanın terakkiyatına vesile olur. Ve sabır ile rıza ile mücadeleyi tamamlayanlar ebedi mutluluğa erişirler. 

İnsan bu dünyada başına gelen zorluklarları, kötülükmüş gibi görse de aslında aynı manevi bir eğitim gibi bu zorluklar insanı kuvvetlendirir. Böylelikle insan Allah’a daha da yakınlaşır. Ve bu eğitimin sonunda ciddi kazançlarla bu alandan ayrılır. Eğitim biter tezkereyi alır. 

#Kötülük Problemine Net Cevap!

7.Alışılmışlık Kırılır.

Allah kanunları koyandır, kuralları yaratandır. Kendi koyduğu kanunlara uyma zorunluluğu da elbette yoktur. 

Mesela Allah insanı belli standartlarda sürekli yaratır. Ancak bu standartlarda kanunu sürekli işletmesi, bizlere bu yaratılışın mükemmelliğini ve Allahın kontrolünde olduğunu bazen unutturabiliyor.. 

Mesela: İnsan mükemmel aşamalardan geçip, 9 ayın sonunda hayata gelir. 2 kol ve 2 ayak gibi sistemleri oluşur. Artık bu olaya alışan insan da bunu gözünde normalleştirir. Tam da bu noktada insan bunun Allahın kontrolünde olduğunu unutmaya başlar.

Çünkü sürekli devam eden bu durum, insana sanki bunu normal ve olması şart bir meseleymiş, bir nimet değilmiş gibi hissettirir.. Ve devamında şükretmeye dahi gerek duymaz. 

Allah ise bir kurala bir standarda bağlı değildir. Dilerse ibret ve hatırlatma ve öğüt için de standartları değiştirebilir. Mükemmel sistemi artık fark etmeyen, herşeye sıradan gözüyle bakan insanı bu gafletten uyandırır. 2 ayak yerine 3 ayak, 1 baş yerine 2 başlı insan yaratabilir. 

Evet böylelikle, tekdüze ve sabit bir gidişattan insan uyandırılır ve olayların farkına varması sağlanır. 

8 .Mantığını Anlamak Zaman Alabilir.

İnsanın mantığı sürekli gelişim halindedir. Sürekli olayların mantığını sonradan anlayan insan, faydalı olanı ve zararlı olanı hayatı boyunca öğrenmeye çalışır. Bazen faydalı meseleleri, uyarıları zararlı sanabilir. Hani bazı zararlı meselelerin farkında olmayan küçük bir çocuğa annesinin uyarılar yapması gibi.. Mesela annenin evladına sobaya temas etmemesi için attığı bir tokat aslında onun için bir nimettir. Çocuk bunun farkında olmaz, ne sobanın tehlikesini fark eder ne de tokadın sebebini hemen anlar. Sobanın yakma tehlikesini anlayınca da aslında o tokadın şefkat eseri olduğunu sonradan fark eder. Veya bir çobanın, uçuruma düşmesinler diye koyun sürüsüne attığı taşı düşünebiliriz. Belki o taş, koyunların kafasını yarabilir gözünü çıkarabilir. Ancak onları uçuruma düşmekten kurtarır.  

Evet merhamet açısından bakarsak aslında hakiki manada çirkinlik ve kötülük yine yoktur.. Aynen bu misallerde ki gibi Allahın bizlere gönderdiği uyarılar olur. Bazen bu uyarıları anlamayız. Bunları musibet sanabiliriz. Halbuki tam tersi, o tam bir merhamettir. Bazen farketmemiz zaman alır… 

Evet kardeşlerim insan kainatı anlamaya çalışan, Allahı tanımaya çalışan görevli bir askerdir. Allah’ın nimetlerini ve nice güzellikler yarattığını bir düşün.. Tüm annelere şefkat duygusunu veren Allah, senin için hiç hakiki manada zarar düşünür mü? Her şeye fayda takan, hikmetle her meseleyi yöneten Allah, düzensiz ve faydasız meseleleri yaratır mı?.. Bazen bakış açımızı değiştirmemiz lazım. Olayları bütüncül olarak değerlendirmek lazım.. .

HZ MUSA A FİRAVUN! YENİ KEŞİFLER KUR’AN’I İSPATLADI!

6 YÖNTEMLE SIKINTILARDAN KURTUL