Günümüzde bir kısım insanlar diyorlar ki; Kur’an insan sözüdür, Hz Muhammed(s.a.v) tarafından yazılmıştır. Şimdi isterseniz Kuran’ı biraz inceleyelim. Birazdan vereceğimiz örnekler ile Kuran’ın Allah’ın kelamı olduğunu 7.5 milyar insanın anlıyacağı bir tarzda ispatlıyacağız.
Hz Muhammed’in yaşadığı dönemde Ceziret-ül Arab’daki insanların çoğunluğu okuma yazma bilmiyordu. Okuma yazma bilmedikleri için, övünülecek şeylerini, tarihi olaylarını vs edebiyata, söz sanatına döküp anlatıyorlardı. Edebiyatta o kadar zirvede idiler ki; geçim kaynaklarını dahi bunlardan sağlıyorlardı. Bir kabilenin belagatlı bir yazarı, edebiyatçısı vs kahraman olarak nitelendiriliyordu. Belagat o kadar kıymetliydi ki; bir edebiyatçının sadece bir sözü için, iki kavim birbirleriyle savaş yapar, bir sözüyle barışırlardı. Hatta “Muallakat-ı Seb’a”(Yedi asıllılar, Kur’andan önce Kabe duvarına asılan en meşhur yedi şiir) namıyla yedi edebiyatçının yedi şiirini altın ile Kabe’nin duvarına asıyorlar ve bununla iftihar edip övünüyorlardı. İşte böyle bir zamanda, belagat en mükemmel ve kıymetli olduğu bir anda, Kur’an-ı Kerim indirilmiştir.
Allah(c.c) Kur’an-ı Kerim’de açık bir şekilde meydan okuyup şöyle buyuruyor: “Eğer kulumuz Muhammed’e indirdiğimiz Kur’andan şüphe içerisindeyseniz; haydi ondan bir surenin dahi benzerini getiriniz. Eğer davanızda sadık iseniz Allah’tan başka bütün yardımcılarınızı çağırınız. Eğer yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamıyacaksınız. O halde yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem azabından sakınınız.”(Bakara Suresi 23-24).
“Yoksa onu(Kur’an-ı) kendisi mi uydurdu diyorlar? De ki: Eğer bu davada sadık iseniz Allah’tan başka güvendiklerinizden, çağırabildiklerinizi çağırın da Kuran’ın misli on sure getirin. Velevki haberleri uydurulmuş olsun, sadece belagatına benzer olsun”(Hud Suresi 13)
Bunlar gibi daha pek çok ayet Kur’anda geçmektedir.
“Madem bu Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğuna inanmıyorsunuz ve bir insanın sözüdür diyorsunuz, o halde Muhammed (s.a.v) gibi okuma yazma bilmeyen, ümmi bir kişi böyle bir kitap yazsın da görelim.” Kur’an’ın bu meydan okumasına karşı hiçbir ümmi meydana çıkamadı.
Ve Kur’an ikinci defa meydan okudu:
“Haydi bunu yapamıyorsunuz. Muhammed (s.a.v) gibi okuma yazma bilmeyen bir kişiden böyle bir kitap getiremiyorsunuz. O halde o zat gayet âlim ve kâtip olsun ve Kur’an gibi bir kitap yazsın.” Kur’an’ın bu meydan okumasına karşı da hiçbir âlim ve kâtip Kur’an gibi bir kitap getiremedi.
Ve Kur’an üçüncü defa meydan okudu:
“Haydi bir tek âlim ve kâtip zat Kur’an gibi bir kitap getiremiyor, o halde bir tek zat olmasın, bütün âlimleriniz, edipleriniz ve söz ustalarınız toplansın, birbirine yardım etsin. Hatta güvendiğiniz ilahlarınızı da çağırın size yardım etsin ve Kur’an gibi bir kitap getirin. ” Kâfirler bu meydan okumaya da sessiz kaldılar ve Kur’an gibi bir kitap getiremediler.
Ve Kur’an dördüncü defa meydan okudu:
“Haydi bunu da yapamıyorsunuz. O halde eskiden yazılmış edebî eserlerden de istifade edin, hatta gelecekte yazılacak olanları da yardıma çağırın ve Kur’an gibi bir kitap getirin.” Kur’an’ın bu meydan okumasına karşı yine kâfirler suskunluklarını bozamadılar.
Ve Kur’an beşinci kez meydan okudu:
“Haydi bunu da yapamıyorsunuz, Kur’an’ın tamamına benzer bir kitap getiremiyorsunuz. O halde Kur’an’ın tamamına değil, sadece 10 suresinin benzerini getiriniz. ” Kâfirler bu meydan okumaya karşı da parmaklarını bile kıpırdatamadılar.
Ve Kur’an altıncı kez meydan okudu:
“Madem 10 suresine mukabil, hakiki ve doğru bir benzer getiremiyor ve onu taklit edemiyorsunuz, O halde hikâyelerden, asılsız kıssalardan olsun. Sadece Kur’an’ın nazmına ve belagatına benzesin. Bu da yeter.” Kâfirler bunu dahi yapamadılar. Kur’an’ın nazmına benzeyen asılsız hikâyelerden 10 sure getiremediler.
Ve Kur’an yedinci defa meydan okudu:
“Haydi bunu da yapamıyorsunuz. Asılsız kıssa ve hikâyelerden Kur’an’ın 10 suresine nazımca benzeyen bir misil getiremiyorsunuz. O halde Kur’an’ın bir tek suresinin benzerini getiriniz.” Kâfirler bu meydan okumaya karşı da sessizliklerini bozamadılar.
Ve Kur’an 8. mertebede şöyle meydan okudu.
“Madem Kur’an’ın bir tek suresine bile benzer getiremediniz. O halde haydi o sure uzun olmasın, kısa bir sure olsun. Sadece kısa bir sureye benzer getiriniz. Eğer bunu da yapamazsanız bilin ki, din, can ve mallarınız dünya da da ahirette de tehlikededir.”
Kur’an-ı Kerim 1437 yıldır açık bir şekilde bütün cinlere ve insanlara meydan okuyor. Cenab-ı Hak resmen şunu diyor adeta; Kur’an’ın bir tek suresinin dahi benzerini getirirseniz; sizin davanız hak, bizim ise batıldır(haşa). Şimdiye kadar hiçbir insan Kur’an’ın bir tek suresinin dahi benzerini getiremediler. Eğer getirselerdi Kur’an davasından vazgeçecek, onlar ise maddi ve manevi yok olmaktan kurtulacaklardı.
Cevap veremediklerini nereden mi biliyoruz ? Basit bir kalemle, belki de 3-5 saniyede bir davayı çökertmek varken; neden savaşı tercih eder insan? Savaşıldığı zaman insanın kendi canı, sevdiği tüm insanların canı, malları vs sevdiği bütün herşey tehlikeye girecektir.1437 yıldır İslamı ortadan kaldırmak isteyen insanlar sürekli kalem yerine savaşı tercih edip canlarını tehlikeye atıyorlar. Bu olay Kur’an’ın bir benzerini yazmaya kimsenin gücünün yetmediğinin açık bir ispatıdır. Hatta çok meşhur bir söz vardır:”Kalem kılıçtan keskindir” diye.
Kuran’ı Kerim’in sadece belagatında bile bu açık mucize varken, manalarında ne gibi mucizeler saklıdır siz düşünün.
Yorumlar (0)