Biraz durup düşününce her şey yerli yerine oturuyor. Gaflet perdesi az da olsa kalkıyor…
Öyle bir uykudayız ki… Özgürlükten bahsederken nefsimizin kölesi olmuşuz. Dünya öylesine sarmış ki ruhumuzu, içinde kaybolmuşuz. Öylesine sıkı kapatmışız ki kulaklarımızı, şeytanın fısıldadıkları ve nefsimizin emirlerinden başka bir şey duymaz hâle gelmişiz. Gözümüz öylesine kararmış ki her yerde haramı arar, harama bakar olmuşuz.
Unutmuşuz, Hz.Ali’nin yüzüne tüküren müşriki sırf nefsini tatmin etmemek uğruna öldürmediğini. Unutmuşuz, iman ettiğimiz din uğruna canını ortaya koyan yiğitleri…
Vazifemiz nedir onu unutmuşuz dahası var mı?
Öyle bir hâle gelmişiz ki birbirimize “Namaz kılıyor musun?” diye sorar olmuşuz. Enaniyet öyle sarmış ki kalbimizi, savaştan kaçan din kardeşlerimizle aynı topraklarda yaşamayı kaldıramaz olmuşuz. Unutmuşuz, ensarı ve muhaciri… Rahatımıza düşkün hâle gelmişiz işte…
En kötüsü de Hâlıkımızı unutmuşuz… Gelip geçici şeyler uğruna hevesle mücadele ederken günde beş vakit bizi huzuruna çağıran “Kulum gel, seni bekliyorum.” diyen Rabbimiz’i unutmuşuz.
Nankörlük her hücremize işlemiş âdeta. İhtiyaç duyduğumuzda gider olmuşuz huzura. Onca rahatlık ardından gelen en ufak sıkıntıya isyan eder olmuşuz.
Uyanışımız ne zaman olacak? Daha ne kadar sonu olan şu dünyadan hiç gitmeyecekmiş gibi yaşayacağız? Bütün sesleri susturup asıl şu dünyanın sahibi, şu kâinatın Hâlıkı, şu mevcudatın Mâliki ne söylüyor diye ne zaman dinleyeceğiz? “Ya Allah!” diyerek ne zaman gaflet perdesini kaldıracağız?
Vakti geldi de geçmiyor mu? Yoksa bir dakika sonra yaşayıp yaşamayacağımızı bilmiyorken hâlâ erken olduğunu mu düşünüyorsun?
Başta dediğim gibi biraz durup düşününce her şey yerli yerine oturuyor. Biz yeter ki gayret edip bir şeyleri düzeltmek için çabalayalım. Unutmayalım bizi affetmek için tövbemizi bekleyen bir Rabbimiz olduğunu. Bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu(1)… Yeter ki samimi ve içten gidelim O’na…
Gözümüzü öylesine açalım ki feza-yı kâinatın mükemmelliğini görelim. Kulaklarımızı öyle bir açalım ki duyalım bütün mevcudatın lisan-ı hâl ile Hâlıkını tesbih ettiğini. Bilelim hiçbir şey için geç olmadığını.
“Ya Allah!” diyelim, temiz bir sayfa açalım, yeni bir hayata başlayalım.
Ve ne olursa olsun unutmayalım:
“Rabbin seni terk etmedi ve darılmadı.”(2)
(1) – Kaf Sûresi 16.Ayet
(2) – Duha Sûresi 3.Ayet
Yorumlar (0)