O kadar ilginç bir âlem ki rüya âlemi, hep sırlı ve hep keşfedilmeyi bekliyor. Bu yazı rüyaya çok daha farklı bakmanızı sağlayacak belki de.

Belki Inception(başlangıç) filmini izlemişsinizdir. Leonardo DiCaprio’nun en bilinen filmlerindendir. Kısaca birkaç kişinin rüya âleminde yaşadığı maceraları anlatır. Kaliteli bir bilim-kurgu olmakla beraber elbette çoğunlukla hayal gücüne dayalı bir kurgudan oluşur. Ama şu birkaç noktadan bahsetmeden geçemeyeceğim:

📌Rüyanızın nasıl başladığını ve oraya nasıl geldiğinizi hatırlamazsınız.

📌Rüyada saatler geçirdiğiniz hâlde aslında dünyada sadece birkaç saniye geçmiştir. Filmde, rüya içinde rüyaya daldıkça bu zamanın daha da genişlediğini söylüyor. Mesela dünyanın dört saati rüya içinde rüya ile onlarca yıla çıkar.

📌 Rüyada olduğunuzu, normal yaşadığınız dünyadan kalma güçlü bir duyguyla rüyada fark edebilirsiniz. Filmde Leonardo DiCaprio, gerçeklikle rüyayı içinde taşıdığı güçlü bir suçluluk duygusuyla ayırt ediyor. Bunu bizzat yaşadığım için özellikle söylüyorum. Rüyada olduğumu fark ettiğimde ve bunu rüyada söylediğimde rüyadaki insanlar tabii “Yok canım, ne alaka?” oldu. “Bu bir rüya mı yani?” diye kendi kendime fark ettiğimde duyduğum şaşkınlığı unutamıyorum. Nasıl fark ettiğimi merak ediyorsunuz. İkindi namazının vakti kaçacak korkusuyla rüyamda namaz vaktine baktım. Saatte bir saçmalık vardı.😂

📌Rüyada hissedebilir hatta acı çekebilirsiniz. Ama rüyanızda ölürseniz, uyanırsınız.

📌Gelelim en çarpıcı gerçeğe. Rüyayla ilgili bilinmeyen en ilginç gerçek, gerçek bildiğimiz aslında birçok şeyin neredeyse bir rüya olduğu sanırım. Anlaşılmaz oldu. Tamam, az önceki saydığım maddelerle bir karşılaştırma yapalım.

👉Hayatınız nasıl başladı hatırlıyor musunuz? İnsan fıtrat üzere yani Müslüman olarak doğar. Bu dinimizce bir gerçektir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Elest Meclisi’nden bahseder. Bütün ruhlar bir arada toplanmışken bize “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorduğu günü ve bizim de “Evet, Sen bizim Rabbimizsin.” diye cevap verdiğimizi anlatır. İnsan inanmaya meyillidir ki zaten aslında o inanmıştır. Ama unuttuk değil mi? Bu dünyaya bir rüya misali daldık gibi düşünün.

Bu burada kalsın ve diğer maddeye geçelim.

👉Allah Kıyamet Günü insanların hâlini Kur’ân’da şöyle anlatır:

“Allah (inkarcılara) ‘Yeryüzünde kaç sene kaldınız?’ diye sorar.

Onlar, ‘Bir gün ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor.’ derler.

Allah şöyle der: ‘Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.’”

﴾Müminun Suresi 112-114﴿

Belki duymuşsunuzdur ahiretin bir yılının dünya zamanıyla çok uzun zamana tekabül ettiğini. Hatta bu dünyada gördüğümüz rüya da sanki rüya içinde rüya gibi. Zaman gittikçe genişliyor.

👉 Rüyada olduğunuzu fark ettiren güçlü bir duygudan bahsettik. Bu dünyanın bir rüya gibi olup asıl yaşadığımız âlemin, asıl yuvamızın, asıl hayatımızın burası olmadığını fark ettiren çok güçlü bir duygu var bizde. Hatta öyle bir duygu ki bu, bizi üzen belki her şeyin kaynağı. Gözümüzün görmek istediği manzaralar, kulağımızın duymak istediği cıvıltılar, dilimizin tatmak istediği lezzetler gibi kalbimizin hasret çektiği sonsuzdan bahsediyorum. Evet en çok bu yüzden üzülüyoruz. Çünkü sevdiğimiz her şeyde sonsuzu arıyoruz ve ona sonsuzmuş gibi davranıyoruz. Kırılmaya mahkûm cam şişelere elmas kıymeti verdiğimiz için şişeler kırıldıkça canımız yanıyor. Diyorum ya, senin içini kendine ayıran bir Sonsuz var kardeş, o boşluk O’ndan başkasıyla dolmayacak.

👉 Rüyada hissedebilir hatta acı çekebilirsiniz.Ama rüyanızda ölürseniz, uyanırsınız demiştim. Şunu iyi dinleyin:

“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.”(1)

İşte bu. Uğrunda sonsuzların feda edildiği fakat ölmeye mahkûm dünya bu! İnsanların şunun 4’te 1’i olan toprağını paylaşamadığı, sonsuzda yanına yoldaş olamayacak kör ideolojileri yüzünden nice masumların canına kıydığı, mülk makam sevdasıyla başları basamak gibi çiğneyip geçtiği, aynı fikirden değiliz diye başkasını küçümseyip yolda selâm dahi vermediği dünya bu! Üstü için ömrünü feda edenin sonunda altında mahkûm kaldığı dünya bu! Hiç rüyada yediğiniz elma, uyandığınızda hissettiğiniz açlığı bastırabildi mi? Bu öyle bir rüya öyle bir rüya ki bu rüyadaki seçimlerin senin uyanacağın asıl hayatını belirleyecek. Çünkü bu rüyanın yüce Mimarı öyle taktir etmiş.

“Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!”

﴾Ankebut Suresi 64﴿

Uyanmayacak gibi, bir rüyaya perestiş edenler! Hayır yanılıyorsunuz.

“Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”

﴾Müminun Suresi 115﴿

Basit bir sınav için gecesini gündüzüne katıp defalarca depresyona girenler! Başımızda öyle bir sınav öyle bir dert var ki başka şeye üzülmek saçmalık olur. Uyandığın haşir sabahı pişman olmak ihtimali var.

“Nihayet onlardan birine ölüm gelince, ‘Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım.’ der. Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.”

﴾Müminun Suresi 99-100﴿

Aliya İzzetbegoviç der ki: “Hayat inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur.”

Öyleyse oyunu kurallara göre oynamalıyız. Çünkü kaybedersek, Cennet gibi bir sonsuzu kaybedeceğiz.

🌸

“Hem bu muvakkat handa ve fâni misafirhanede ve kısa bir zamanda ve az bir ömürde, eşcar(ağaçlar) ve nebatatın(bitkilerin) elleriyle, bu kadar kıymetdar ihsanlar ve nimetler ve bu kadar fevkalâde masraflar ve ikramlar işaret belki şehadet eder ki: Misafirlerine burada böyle merhametler yapan kudretli, keremkâr Zât-ı Rahîm, bütün ettiği masrafı ve ihsanı, kendini sevdirmek ve tanıttırmak neticesinin aksiyle, yani bütün mahlukat tarafından ‘Bize tattırdı, fakat yedirmeden bizi i’dam etti.’ dememek ve dedirmemek ve saltanat-ı uluhiyetini ıskat etmemek ve nihayetsiz rahmetini inkâr etmemek ve ettirmemek ve bütün müştak dostlarını mahrumiyet cihetinde düşmanlara çevirmemek noktalarından, elbette ve her hâlde ebedî bir âlemde, ebedî bir memlekette, ebedî bırakacağı abdlerine(kullarına), ebedî rahmet hazinelerinden, ebedî Cennetlerinde, ebedî ve Cennet’e lâyık bir surette meyvedar eşcar ve çiçekli nebatlar ihzar etmiştir. Buradakiler ise, müşterilere göstermek için nümunelerdir.”(2)


(1) İmam Gazali senedsiz olarak Hadis-i Şerif diye nakletse de ekseriyetle Hz. Ali’nin sözü olarak rivayet edilir.

(2) Risale-i Nur | Lem’alar