“Müminler ancak kardeştirler.” (Hucurat suresi 10.ayet)

“Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Öyleyse aranızda selamı yayın.” (Hadis)

Bir ayet ve bir hadisi peşinen ifade etmiş olayım ki meseleyi ne eksende ele aldığım bilinsin. İslam’a hizmet eden herkesin başımızın üzerinde yeri vardır.

Risale-i Nur’un eşsiz dersleri olan uhuvvet düsturları bilhassa Mektubat eserindeki 22. Mektup her türlü imtihanda nasıl bir duruş mümin duruşu olacaktır bunu beyan eder. Yani Allah’ın razı olacağı çizgidir. Bu minvalde konuşulmalı her daim, söz söylenecekse, o düsturları uygulayarak söylenmeli veyahut istima makamında kalınmalı. Her neyse…
Risale-i Nur’un aslının bozulmaya çalışılması ile ilgili o hadiseler ilk çıktığında fikir beyan etmiştik.

O süre zarfında çok soranlar da oldu. Medar-ı niza olacak noktalara temas etmeden, şahıs karalamasına da mahal vermeden SADELEŞTİRME çalışmalarının Risale-i Nur hizmetine zarar verebilecek bir çalışma olduğu aklen izahı edilmişti.

Kanseri tedavi eden bir ilaç bulunsa, birisi bu ilacı sulandırsa yoğunluğu çok bunu seyreltelim dese o dolaylı bir tedavi değil tedaviye zarar olur. Amacımız kansere çare bulmaksa eğer…

Üstadın çok sevdiğim bir talebesi Nur’u yazarken bir kelimeyi değiştirmenin daha uygun olacağını düşünüp münasip gördüğü kelimeyi yazıyor. Üstad ise aynı zamanda o abinin evine doğru hareket edip kapıyı çalıyor. Abi Üstad’ı görünce şaşırıyor hoş geldiniz Üstadım deyince Üstad: “Kardaşım misvakını bana getir.” diyor. Abi şaşırıyor Üstad’ın temizlik hassasiyetini de bildiği için. Neyse getiriyor.

Üstad şöyle bir elinde bakıp geri uzatıyor. “Benimki olsa daha iyi olurdu.” diyor. Abi mesajı alıp utanıyor.
Bizler de mesajı almalıyız. Gerçi kimimizin nefsi kolay ikna olmaz, inat edip daha çok izah ister. Kaçınmayıp ifade edeceğim inşâallah.

Üstad Şualar eserinde: “…makine ile yazdığı vakit sıhhatine pek çok dikkat etsin. Çünkü ifadelerim başkasına benzemiyor. Bir harfin ve bazen bir noktanın yanlışıyla bir mes’ele değişir, mana bozulur.” diyor.

Zaten Mektubat 29. Mektup 5. Desise-i Şeytaniye’de Üstad olayın resmini çekmiş, çerçeveyi çizmiş, başvurulabilir.

Hadis-i bilmana esprisi ile ele alma bir sehivdir. Bilmana zaten şerhtir. Şerhe izin vermiştir Bediüzzaman.

Hem Risale-i Nur’un mehazı Kur’an’dır. Kur’an’ı, mananın hatırı için tahrif etmek nasıl büyük bir cinayetse Kur’an’ın sıradan değil icazlı bir tefsiri olan Nur’u da bozmak manevi bir başka cinayettir. Zaten buna gerek de yok. Pek çok din kültürü kitabı var.

“Anlaşılmıyor.” diye de yapılamaz. Çünkü yüzlerce şerh kitabı var, sohbetler var anlamaya yönelik.

Gerçi sadeleştirince dahi o ince meseleleri yine anlayamaz kişi, anladım derse büyük bir yanılgıdadır.

Her uzmanlığın kendine has terimleri olduğu gibi Tıp alanında tıpça terimler olduğu gibi Risale-i Nur’da da Kur’anca terimler vardır. Onları bozamaz yerine başka bir şey koyamazsınız zira Türkçe’de böyle kelimeler yok. Hem çeviriyi yapacak kişi anladığını sanıp çevirdiği için manayı mahvedebilir, keza incelediyseniz mahvetmiş.

Hem bir kapı aralanıyor; her fikirden ve ideolojiden kişi tahrif yoluyla istediği fikri Nurlara gizleyebilir.

Ayrıca benim en çok mühim bulduğum şudur: sohbet-i nebevideki İNSİBA ve İN’İKÂS sırları Nurlarda vardır. Sadeleştirme okuyan kişi hem feyizden mahrum kalır hem sevap noktasında, hem de insiba ve inikâs kapanır. Bu ne mi demek; boyalanma ve yansıma. Efendimiz (sav) in yanında 10 dk bulunan kişinin ruhu öyle bir nurla boyanıyordu ki bir anda âlim olup başka ülkelere gidiyordu sahabeler. Risale-i Nur’da da bu sır farklı ölçüde vardır.

Daha çok fazla maslahat ve hikmet var ama uzatmamak için son bir nokta daha ekleyip yazıma nihayet vereyim. Risale-i Nur Kur’an’la aramızda köprüdür. En büyük vazifelerinden biri budur. Kur’an’ı okuyan Nur talebeleri Arapça bilmeseler de çok şeyi anlıyorlar.

Sadeleştirmeye zaman ayıran insan maalesef tüm bunlardan mahrum kalacaktır. 25. Söz’de bir izahat var, hem 10. Lem’a’da bir bölüm var. Bunları da inşâallah başka zaman ele alırız. Arapça ve Osmanlıca bilgisi Risale-i Nur’u anlamaya yeterli değildir.

Nice örnekleri var. Zaten Risale-i Nur kendi kendini açıklar. Sadece biraz ısrar edene açılır. Sebat ederseniz ve talep ederseniz çok kısa sürede anlamaya başlarsınız. Çınaraltı’nda 15 yaşında gençler anlıyorsa siz neden anlamayasınız ki?