Zaman hızla akıp gidiyor durduramıyorsun. Dökülüyor avuçlarından engel olamıyorsun.
Bu ne mi demek dost? Bu acı demek… Yüzleşmen gereken bir ızdırap demek…
Neden mi? Çünkü dost, sevdiklerin ölecek demek, annen, baban, çocuğun, yeğenin, teyzen, canın ciğerin kim varsa… Yavaş yavaş sırayla ölecek, seni terk edecek. Ya da belki senin celladın önce davranır da tetiğe önce basar, bir bakmışsın o hiç inanmadığın ölümün senin başında patlamış, ömür binan tepene yıkılmış.
Bu kadar geçici olmamıza rağmen bu kadar kalıcı planlarımızın olması garip değil mi? Hiç ölmeyecek gibi dünyaya çalışıyor herkes; fakat bugün ölecek gibi ahirete çalışanlar nerede?
Zaman hızla akmaya devam ediyor. Bir zamanlar bu kaldırımlarda başka Keremler başka Aslıları gözlüyordu, başka Karunlar başka başka konkordatoları, çek senetleri hesaplıyordu. Mübarek toprak hepsini sarmaladı, kimini şefkatle kimini gadapla… Ama hepsi gittiler. Sen de gideceksin.
Zaman hızla akıyor avuçlarından. Ve bir gün kefene kelepçelenecek ellerinde, daracık kabri iten avuçlarında pişmanlık dolacak. Sekeratın depremi gelmeden uyan dost! Sen Rabb’e secdesiz, günaha tövbesiz gitmeye layık değilsin!
Yorumlar (0)