Güven…
Önemlidir, kıymetlidir. İnsanı insan eden temel unsurdur. Dünyada bize güveniyle örnek olabilecek yegane kişi kuşkusuz Hz.Muhammed (a.s)’dır.
Biricik, canım Peygamberimiz (a.s), örneğimiz…
Onu ne kadar örnek alabiliyoruz şimdi tespit edelim.
Güven duygusu “yalanın” hiç tesir etmediği ve edemeyeceği bir kaledir.
Rasulullah (a.s), doğruluktan ayrılmaz, yalan söylemez, kimseyi kırmaz özellikleriyle, akıllı ve olgun davranışlarıyla, doğru sözlülüğü ve güvenilirliğiyle Kureyşliler arasında saygınlık kazanmıştır. Bundan dolayı ona “Muhammedül Emin” (Güvenilir Muhammed) denilmiştir. 


“Yalan söylememek” kısmına mercek tutalım. Günümüzde hemen hemen her alanda etrafımızı kaplamış bir virüs yalan söylemek. Virüs diyorum çünkü her geçen gün arttırdığımız ve varlığı bize hiç rahatsızlık vermeyen yalanlarımızın tam olarak tanımı böyle.


Evde, işte, okulda, parkta, köyde kısaca her yerde ve umarsızca!
Parkta saati soran ablaya 14:07 demektense 14:10 demek daha kolay gelir. (Evet, bu yalana dahildir, şok geçirmeyin 🙂 )


Evde babana neden geç kaldığını söyleyemezsin çünkü geç kalma sebebin babanı kızdıracaktır.
İşte bir takım maddi kaygıların ve asıl rızk vereni unutmuş olman seni bu vartaya iter.
Köyde daha fazla araziye sahip olmak sevdası ve dünyada ebedi kalacakmış hissi sana yalan söylettirir kardeşim.
İstemesini olmadığın şeyleri yalanla örtbas ederek istenilen kıvamına getirirsin. Öte yandan istenilmeyeni yapmaya devam edersin.
Düşünelim şöyle…

 

Yalan söylemek seni kafir yapmaz kardeşim ama bir kafir yalan söyleyebilir. Peygamber Efendimiz’in zamanında Kur’an’ın ayetlerini yalanladılar. Allah Rasulü’ne (a.s) iftira atarak yalan söylediler, söylüyorlar.
Ve yine münafıklığın bir alameti de yalan söylemektir. Münafıkları cehennemin en dibine sürükleyecek olan bir başka neden de dolayısıyla yalan söylemeleridir.


Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri İşaret’ül İcaz isimli eserinde yalanı şöyle tarif ediyor: “Kizb (yalan), küfrün esasıdır. Kizb, nifakın birinci alametidir. Kizb, kudret-i İlâhiye’ye bir iftiradır. Kizb, hikmet-i Rabbaniye’ye zıttır.”
Yine aynı eserde şu cümleyi kullanıyor: “Âlem-i İslam’ı zehirlendiren, ancak kizbdir.”
Biz müslümanların Rabbi ne diyor?


“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hud Suresi/112.Ayet)
“Ey müminler zümresi! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.” (Ahzab / 70)
“…yalan sözden sakının!” (Hac / 30)
Riyasız, yalansız, dolansız.Tıpkı dünyaya geldiğindeki tertemiz yüreğin gibi kal, kirletme gönlünü mesajlarını veriyor bu ayet bize.
“Ne ciddi yerde ne de şaka olarak yalan uygun düşmez.” (Buhari)
Bu hadis ile de şaka dahi olsa yalana cevaz verilmediği çok net ortadadır. Şaka ,yalanın sevimli ve çekici kılıfı ,magazinsel adıdır ama netice itibariyle yalan yine yalandır İslam’da.
“Ben şaka yaparım; fakat ben, şaka yaparken bile sadece hakikati söylerim.” (Taberani)  buyurmuş Efendimiz(a.s.).
Bir adam Peygamber Efendimiz’e (a.s) gelerek:
“Ey Allah’ın Resulü (a.s)! Beni bir deveye bindir!” dedi.
Peygamber Efendimiz (a.s) de:
“Ben seni devenin yavrusuna bindireceğim!” dedi.
Adam: “Ey Allah’ın Resulü (a.s), ben deve yavrusunu ne yapayım ona binilmez ki!” deyince Peygamber Efendimiz (a.s): “Acaba deveyi deveden başka bir mahluk mu doğurur?” buyurdular. (Tirmizi, Ebu Davud)
Yaşlı bir kadın bir gün Hz. Peygamber’e (a.s) geldi ve: “Ey Allah Resulü! Benim için dua et de cennete gireyim.” dedi. Hz. Peygamber (a.s):
“Cennete yaşlı kadınlar girmeyecek.” buyurdu. Yaşlı kadın neye uğradığını şaşırarak büyük bir üzüntü içinde ağlayarak geri döndü. Hz. Peygamber (a.s) ashabına:
“Ona söyleyin yaşlı kadınlar cennete yaşlı olarak değil, genç olarak girecekler.” buyurdu. (İmam Tirmizi)
Bu hadislerle Allah Rasulü (a.s) her davranışı gibi şakanın da ölçüsünü örnek olarak doğruluğuyla bizlere gösteriyor.
Bunca yıldır beyaz yalan, pembe yalan diyerek masumlaştırılmış sebepler de yalandır. Yalanın bir rengi yok.
Tüm bunları terk etmeden istikrarlı bir şekilde sürdüren biz, kendimiz ne haddimizle güvensizlik problemlerini haykırdık sosyal medyadan?
“Güvenecek insan kalmadı.”
“Dünya boş her şey yalan.” diye tweetler atıyorsun.
Sen ne kadar güvenilirsin, doğrusun kardeşim?
Sadık kalabildin mi “Anam, babam sana feda olsun Ya Rasullah (a.s)!” dediğin peygamberinin fermanına? Koruyabildin mi O’nun (a.s) emanetini?
Güven veriyor musun gerçekten?
Kendin gibi birine her şeyini emanet edebilir misin?
İçinden cevapla bu soruları. Kendine mahkeme kur, suçluları infaz et.
Düşünsene bir kafir senin yalanına şahit olsa şöyle demez mi : “Müslümanlar da yalan söylüyor.” Bu cümleyi işittikten sonra Muhammed’ül Emin (Güvenilir Peygamber) sıfatı söylenmiş hayatında türlü türlü eziyet ve çileler çekmesine rağmen bir kere bile ihanet etmemiş, yalan söylememiş İslam peygamberi Hz.Muhammed (a.s) senin şu hâlini görse ne yapardı?
Güveni yalanla beslemek Peygamber’in (a.s) emanetine ihanettir.
Yalan söylemeye dinimizde sadece karı koca arasının düzelmesi için, iki Müslüman’ın barışı için ve savaşta müsaade edilmiştir. Bunların aksinde bir mazeret, mazeret değildir dümdüz şeytana hizmettir.

Sen Allah’a ve Peygamberin emanetine sadık kalıp dosdoğru olduğunda kim galebe gelebilir ki bu dürüstlüğe başka?